10 Ocak 2012 Salı

DRAMA KAVRAMINDAN TÜREYEN BİR DÜET

Uğur Değirmencioğlu ile
“Psikodrama ve Yaratıcı Drama İlişkisi, Benzerliği ve Farkı”üzerine söyleşi

Eğitim, ve sağlık alanlarında zaman zaman Psikodrama ve yaratıcı drama alanlarının karıştırldığını, ya da bu iki alanın yer yer karıştığını biliyoruz. İnsan gelişimi, ruhsallığı ve eğitim üzerine eğilen bu iki disiplinin  bazen karıştırldığına da rastlanıyor. Belki farkları değil de benzerlikleri daha çok önemseme eğilimine  yakınız.  Belki yakın ve benzer olan her şey için farkları özenle ve dikkatle ayırmalıyız. Her birinin bir bütün olabilmesi için…
Psikodramanın Türkiye’deki gelişim serüvenine bakınca aşağı yukarı aynı zamanlara denk düşen bir başka öykü yaratıcı drama alanında karşımıza çıkıyor.  Bu beraber gidiş 1980’li yıllarda başlıyor. Her iki alanın da yakın zamanlarda sahneye çıkışı belki de eğitim ve ruh sağlığı alanlarında var olan ihtiyaçların daha dikkat çekici hale gelmesine bağlanabilir. Benzerliklere vurgu eğiliminin bu alan ortaklığı ile de bağı olabilir belki.
Tüm bu olasılıkları gözden geçirmek ve bu iki alan arasındaki farkları konuşmak üzere Uğur Değirmencioğlu ile bir söyleşi yapmanın doğru olacağını düşündüm.  Kendisini ’99 Marmara depremi sonrasında İstanbul Şehir Tiyatroları Harbiye, Muhsin Ertuğrul Sahnesi fuayesinde bir toplantıda tanımıştım. Toplantı deprem bölgesi için kimin ne yapabileceğini aramak üzere planlanmıştı ve tabi ki havanda su dövülen bir toplantı idi. O günden kalan tek  önmeli şey  Uğur’u tanımak oldu. Daha sonra pek çok çalışmada düşünce, eylem, üretim, çıkarım ve tabi ki heyecan paylaşımlarımız oldu. Bunlardan belki de bu yazı açısından en önemlisi 2001 yılında B.Tunak İle yürüttüğümüz Psikodrama eğitim grubunda psikodrama ve yaratıcı drama arasındaki farkları aradığımız ortak grup çalışması olmuştur. İki günlük bir maraton sürecini içeren bu buluşmanın   gerek biz eğitimci psikodrama  grup liderleri, gerekse grup üyesi öğrencilerimiz için hayli verimli ve bir o kadar aydınlatıcı olduğunu net bir şekilde hatırlarım.
Öözellikle farklar üzerine odaklanan bu yazıyı biraz da bu deneyimlerin etkisiyle düşündüm. Kendisine telefonda bu isteğimi belirtince aynı gün bana 15 sayfalık bir tanıtıcı metin yolladı. Böylece özellikle tanımlar, teknikler ve tarihçe açısından ön bilgilerin ışığında söyleşme şansımız oldu. Bu yüzden, söyleşi notları arasında yeri geldikçe bu bilgileri ekleyerek sundum sizlere.
Uğur’la, Cihangir’de kimbilir tarihin hangi sayfasından arta kalmış güzel ve özel bir mekanda, onun evinde buluştuk. Şubat ayının soğuğu ve yoğun geçen bir haftanın ağırlığı, yerini sıcak bir soluk,  güzel tınılar, ve heykeltraş Ayşe Değirmencioğlu’nun mutfağından nefis tadlara bıraktı. Hem ısıtma hem pişrme işlevi gören bir ocağın (şömine demiyorum) eşliğinde yaklaşık 2 saat süren söyleşimiz uzun akşam muhabbetinin öncüsü oldu…
Tanım: İnci San yaratıcı dramayı şöyle tanımlar: “Yaratıcı drama; doğaçlama, rol oynama v.b. tiyatro ya da drama tekniklerinden yararlanılarak, bir grup çalışması içinde, bireylerin bir yaşantıyı, bir olayı, bir fikri, kimi zaman bir soyut kavramı ya da bir davranışı, eski bilişsel örüntülerin yeniden düzenlenmesi yoluyla ve gözlem, deneyim, duygu ve yaşantıların gözden geçirildiği ‘oyunsu’ süreçlerde anlamlandırması, canlandırmasıdır. Ancak, yaratıcı eğitsel drama çalışmaları 1) tiyatro yapmak 2) oyunculuk değildir.”
Nilgün Tuluk, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yaratıcı Drama Bölümü


Soru.N.E.
Benzerlik ve farklılık deyince aklımıza daha çok benzerlikler gelir. Yakın oluşumların neredeyse aynı olduğunu düşünmeye daha yatkın gibiyiz. Komşu ülkeler, kardeşler, akrabalar, konu akrabalığı olan bilgi ve uygulama alanları aynı imiş ya da “aynı şey” lermiş gibi düşünme eğilimi dikkatimi çeker. Psikodrama ve Yaratıcı Drama hakkında da belki terim benzerliği tuzağına da  düşerek ve ikisini aynı şeyler gibi görme yanılgısı ile karşılaştığım oluyor. Kısaca “drama” diyerek hepsini işaret ediveren bazı konuşmalar bunlar! Oysa iki ayrı alanı benzerlikleri yerine ayrılma noktaları açısından tanımlamak daha doğru, hatta gerekli diye düşünmekteyim. Psikodrama ve yaratıcı drama arasındaki farkları tanımlayarak başlayalım istersen. Ne dersin?
Yanıt:U.D.
Haklısın. Örneğin tiyatro ve futbol arasındaki benzerlikleri dikkate alarak düşünmekle yetinirsek, ikisi aynı şeydir yanılgısına düşebiliriz. Çünkü ikisi de topluluk önünde oynanır, bilet alınarak izlenir, alkışlanır…Bir de  alanlara dışarıdan yüklenen anlamlar var tabi.  Kavram kargaşası da sıkça ortaya çıkıyor. Yetkin olmayan ve biraz eğitim almış bazı kişiler,  Yaratıcı dramayı “her şey” sanır. Dışında kalan bazıları da oyun içeren her şeyi “yaratıcı drama” sanır. Bu yanılsamalar kavramlar düzeyinde irdelemeleri gerektiriyor. Oysa farkların ayrımına varmak için kavramsal dayanaklarla düşünmek gerek. Yaratıcı drama ve psikodrama teriminde ortak bir  kavram var.  Drama; katılımcılık, yaşanılanlardan ders çıkarma ve drama lideri kavramları açısından her iki alanı da kapsar görünüyor. Burada sanırım kavramlar ve terimler arasındaki benzerlik, farklılık ve etkileşim süreçlerini dikkate almak gerek. Yaratıcı drama katılımcı kişi veya kişilerin bu süreçten nasıl bir kazanımla çıkacağı hakkında bir öngörüyü içerir. Oysa psikodramada durum bu kadar net değil sanırım.
N.E. Evet. Psikodrama sahnesi uyarıcı çağrışımsal unsurlar içerir. Sahne yaşantıları ve eylemlerinden doğacak çıkarımların herhangi bir tasarıma dayanması mümkün değildir. Moreno’nun yaratıcılık tanımı da kişinin kendi doğal yaratıcılığını geri kazanması yönündedir. Bu yüzden çıkarımlar, katılımcıya, protagoniste bırakılır. Yorum yapılmaz.
U.D. yaratıcı dramada diyebiliriz ki bir tür geriye doğru tasarım söz konusudur. Yani yaratıcı drama teknikleriyle çalışılan bir kişi veya grup için bu çalışmanın sonunda hedeflenen kazanımları tasarlamak durumundayız.
Soru: N.E. : Bu kazanımları açıklayabilir misin?
Yanıt:U.D. Genel olarak “öğrenme” diyebiliriz. İlişkiler, iletişim, insan tanıma, (kendini ve başkalarını), yakınlaşma, kaynaşma, problem çözme, strateji geliştirme, hayal kurma, yaratıcılık, tasarım, farkındalık  gibi açılımlar sıralanabilir.
Soru: N.E. :Özellikle eğitim amaçlı kullanım mı söz konusudur?
Yanıt:U.D. : Evet, yaratıcı drama teknikleri, her türlü sanat alanlarını da içeren  ve aynı zamanda tarih, felsefe, mitolojiden de yararlanan bir vizyonla uygulanır.Sanat eseri, sanatçı, sanat alanları(plastik sanatlar, fonetik sanatlar,yazılı sanat, sahne ve gösteri sanatları, disiplinlerarası sanat,) sanat akımları, dönemler gibi kavramlarla da ilişkilendirilen bir eğitim olmalıdır.
Soru: N.E.: Yaratıcı drama lideri yetiştirmek de uzun soluklu bir süreç olmalı öyle mi?
Yanıt:U.D.: Yaratıcı drama lideri yetiştirilmesi ile ilgili sistemli bir program var. Türkiye’de de uygulanıyor.
Soru:N.E.: Yaratıcı Drama lideri yetiştirmekten amaç nedir acaba?
Yanıt:U.D.Yaratıcı drama vizyonu ile yetişmiş eğitimci ve liderler yetiştirmek olmalıdır..
Bilgi notu:
1980`li yıllardan sonra eğitimde dramatizasyon çağdaş yaklaşımlarla ve bilimsel olarak ele alınmaya başlanmıştır. Özellikle Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Güzel Sanatlar Egitimi Emekli Öğretim Üyesi , Çğadaş Drama Derneği Onursal Baikanı Prof. Dr. Inci SAN ve Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Tamer LEVENT`in Ankara`da birlikte yaptıkları çalışmalar sonucunda , eğitimde dramatizasyon, bilinen anlami ile herhangi bir metni canlandırmanın ötesinde, Eğitimde Yaratıcı Drama kavramı olarak yerleştirilmeye çalışılmıştır. San ve Levent`in yaptıkları çalışmaların özü; en geniş anlamı ile katılımcıların önce yaratıcılık yeteneklerini geliştirmek, iletişim becerilerini arttırmak, bireyin kendisini ve başkalarını tanımasına yönelik bir dizi drama seminer ve kurslarından geçmek, sonra ögrenilen bu anlayısla kendi hedef kitlelerine yönelip aynı aşamaların bu kitlelerce yaşanmasını sağlamaktır.
1985 yılı yaratıcı dramanın Türkiye’deki çağdaş  kullanımının kamuoyuna açılması yönünde başlangıç yılıdır. Ankara’daki ilk kez gerçekleştirilen Birinci Uluslararası Eğitimde Dramatizasyon Semineri’nde “Eğitimde Yaratıcı Drama’nın bilinen “Dramatizasyon” kavramından farklı ve çağdaş anlamına yönelik genel bir bilgilendirmeyi amaçlamıştır. 
Eğitimde Yaratıcı Drama Seminerleri bugüne değin 10 kez yapılmıştır ve iki yılda bir gerçekleştirilmektedir.
1989 yılından başlayarak A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda Yaratıcı Drama, Eğitsel Drama, Eğitisel Yaratıcı Drama, Yaratıcı Eğitsel Drama gibi adlarla yüksek lisans dersleri açılmıştır. Aynı yıllarda Hacettepe ve Gazi Üniversitelerinin çeşitli bölümlerinde Yaratıcı Drama ya da Dramatik Etkinlikler adı ile lisans ve yüksek lisans düzeyinde dersler açılmaya başlanmıştır. Daha sonraki yıllarda DTCF Tiyatro Bölümü’nde de bu tür dersler açılmıştır. Ankara ‘da yaratıcı drama çalışmalarında dramanın ilk defa bir ders olarak Özel İlkadım Okulu ders programında yeraldığını görüyoruz. San’ın ve Levent’in yönettiği atölye çalışmalarında yetişen drama liderleri artık pek çok merkezde değişik amaçlarla dersler vermektedirler. 
Tüykiye’de 1980li yıllardan bu yana Eğitsel Yaratıcı Drama ( Eğitimde Yaratıcı Drama ) olarak isimlendirilen drama yönetimi ABD’de Creative Drama (yaratıcı drama), ilngiltere’de  Drama in Education (eğitimde drama), Almanya’da Spiel und Theaterpaedagogig (oyun ve tiyatro pedagojisi) olarak adlandırılmaktadır. 
Yaratıcı Drama, ilköğretim okullarında 4,5,6,7 ve 8. sınıflarda 1997-1998 ders yılından itibaren seçmeli ders olarak kabul edilerek Talim Terbiye Kurulu Başkanlığınca Drama Dersi 1-2-3 programı hazırlanmış, Tebliğler Dergisi, Eylül 1998’de yayınlanarak uygulamaya konulmuştur.
İlköğretim Okullarında seçmeli olarak okutulan Yaratıcı Drama dersi dışında yeni bir öğretim yöntemi olarak kullanılan Yaratıcı Drama, Çağdaş Drama Derneği ve Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile Hizmetiçi Eğitim Programları düzenlenerek açılan kurslarla öğretmenler ile atölye çalışmaları yapılarak yöntemin öğretilmesi ve yaygınlaşarak kullanılması sağlanmaktadır.(Nilgün Tuluk, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yaratıcı Drama Bölümü)
Soru:N.E.:Yolladığın bilgi notundan da anlaşıldığına göre okullarda da ders olarak yer alıyor. Burada amaç nedir?
Yanıt:U.D.: Bu biraz da amaçtan sapmış bir durum aslında.  Gerçek amaç öğretmelerin ve liderlerin kendi branş öğretimleri için öğrenmeyi kolaylaştıran, zevkli ve kalıcı kılan, yaşam pratiğini yakalayabilen bir biçimde işleyebilmeleri amaçlı olmalıydı. Ancak öğrenciler için yaratıcı drama dersi olarak yerleşen bir uygulamaya dönüştü. Gerçi çocuk ve gençlerin ilişki ve iletişim açısından bir kazanımları olması gibi bir amaca hizmet ediyor. Bu da hiç yoktan iyidir demek istiyorum.
Soru:N.E.: İşlev ve hedefler açısından bakmak istersek; rol, oyun ve canlandırma kavramları yaratıcı dramada nasıl yer almaktalar?
Yanıt:U.D.: Tanıma kısaca geri dönersek, yaratıcı drama; Tiyatro yöntem ve tekniklerinden yararlanılarak gerçekleştirilen bir “yaparak ve yaşayarak öğrenme” etkinliğidir. Burada tiyatro alanından gelen iki kavram var. Rol oynama ve canlandırma. Burada, oyun kavramı geçici olarak bir başkası gibi davranmak, ancak oyun oynadığını bilmek şeklinde tanımlanmalıdır. Kişi bu oyun içerisinde şu aşamaları katedebilmelidir: Algı, çözümleme, bütünsel bakabilme, ilişkilendirebilme. Bunların varması beklenen hedef yaratıcılık olarak tanımlanır. Bir başka deyişle; “şey”leri birbiri ile değişik biçimde ilişkilendirebilme sağlanmalıdır. Bu kişinin düşünme ve eylemlerinde yenilik, inovasyon sağlayacaktır.
Örnek verecek olursak;Bir fabrikanın üretiminden sorumlu bir grup mühendisin, şimdiye kadar yapageldiği eylemlerin ötesinde, belki 2019 yılı için öngörebileceği üretim formlarının tahayyülünü geliştirecek bir sıçrama hedeflenebilir. Bu hedef bu grubun, inovasyon, yenileşme çizgisini yükseltecek bir açılım sağlar.
N.E. Bu geniş açılımlı söyleşinin kafamızı daha da karıştırabilecek noktalara gideceğinden de biraz kaygı duyarak sohbetimizi şimdilik aralıyoruz.
Psikodrama ve yaratıcı dramanın görüldüğü gibi pek çok benzerliği var. Oyun, rol, yaratıcılık, kavramları özellikle kafa karıştırıyor. İşte, tam bu noktada Moreno’nun psikodrama için tanımladığı temel kuram ve felsefenin hak ettiği biçimde öğrenilmesi ciddi bir önem kazanıyor. Moreno, yaratıcılığın öğretilmesinden değil, doğumla birlikte insanda zaten var olan yaratı gücünün geri kazanımından yola çıkmaktadır.  Rol, insanın evrensel gelişimi içerisinde kendiliğinden ortaya çıkar ve gelişimi tetikler. Dışarıdan alınan bir şey değil, kendiliğinden var olan bir unsur olarak tanımlanır. Oyun, esasen doğmacadır. İnsanın doğasında var olan eylem gücünden doğar. Psikodramada sahne, spontanlığın geri kazanımı için güvenli bir alan ve bir çerçeve oluşturur. Oyun, kurgusal değildir. Sonuçları hakkında önceden belirlenen bir kazanım tasarımı yoktur. İnsan, evrenin tüm oluş dinamiğini bünyesinde taşır. Zaman ve mekanın sonsuzluğu içerisinde kendi varoluşunu evrensel bütünün bir parçası olarak algılayabilmesi yönündeki gelişim, somatik, psişik ,sosyal rollerin aşılıp transandantal(aşkın) rollere yönelim sağlar. Bu yüzden kurgusal oyun psikodrama sahnesinde yer almaz.
Sonucu kısa bir şekilde söylersek; psikodrama, evrensel boyutta bir iyileşme hedefini içerir. İçten dışa bir  gidişi vardır. Yaratıcı dramanın hedefi öğrenme ve eğitimdir. Dıştan içe öneriler de içerir. İnsan yaşamının vazgeçilmez iki şarkısı,” iyilik ve akıl” zaman zaman bir düet gibi tınlayabilirler. Güzel de olur.
Kaynak Kişiler:
Nilgün Tuluk
nilguntuluk@mynet.com
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yaratıcı Drama Bölümü
Uğur Değirmencioğlu:ud@tusside.org.tr
Tübitak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder