9 Ocak 2012 Pazartesi

BERABER VE SOLO ŞARKILAR

Beraber ve solo şarkılar

Müzikli bir metafordan sosyal yaşama dair önermeler ve Psikodrama

Yrd. Doç. Dr. Nevin Eracar
2.İstanbul Psikodrama Günleri Kapanış Oturumu, (büyük grupla sosyodrama çalışması)
İstanbul Tabip Odası, 16-17 şubat 2008
                                                                                 



 Beraber ve/ya   solo söylerken…




Şarkı söyleme sanatında solistler vardır. Solist, tek başına şarkı söyler, söyleyebilir. Ancak her zaman tek başına söylerse “solo” ve “solist” kavramlarına gerek kalmaz. Ses sanatçısı veya yorumcu, ya da şarkı ustası diye anılır. Solo” terimi, aynı zamanda sanatçının bir koro eşliği içerisinde de olduğunu ifade eder. Koro, solistin içinde olduğu, dinlediği, katılığı ve bazen ayrıldığı bir yapıdır. Yani “bir “in, “1”den ibaret olmadığı bir durumdur. Solo, koro içerisinde var olan bir sesin, zaman zaman ayrılıp tekrar birleşmesi ile icra edilen şarkı söyleme durumudur. Bu sesin sahibi, görev veya rolünün gerektirdiği şekilde bazen koro ile  tüm olarak bütünleşir, yani topluluk içinde sesi hiç ayırt edilemeyecek kadar gruba dahil olur. Bazen koro içindedir, birlikte söyler, ama sesi öndedir, ayırt edilir. Bazen de yalnız kendi başına söyler. Bu, tüm şarkının tek başına söylenebildiği veya yer yer koro eşlikli, yer yer de solo söylenen durumdur. Koro elemanları, birbirinden çok farklı özellikteki seslerin birlikte ve tek ses gibi tınladığı, güçlü ve zengin bir ses çıkarabilmek için aylarca, yıllarca çalışırlar. Korist olabilmek ve solist olabilmek, bir koro içinde çalışmakla kazanılabilen bir yetkinliktir. Bu kazanım, “dinleme” becerisini edinmekle başlar. Farklılıkları tam olarak duyabilmek, uzun bir öğrenme serüvenidir.
Psikodrama grup süreci de bir koro ve  içerisindeki solistler gibi, grup üyelerinin “bir” ve “birlikte” olmanın sırlarını keşfettiği bir yolculuktur. Grup üyesi olabilen kişi için; kendi bütünlüğünü kazanırken, evrensel bütünlüğün içindeki yerini tanıma ve içe sindirme üzerine gelişen bir serüvendir. Moreno’ya göre grup bir tür  “mikrokozmoz” dur. (Özbek, Leutz, s.56)Buna göre, kozmozu temsil eden grubu evrensel bütünün tüm özelliklerini taşıyan bir koroya benztebiliriz. Özde aynı veya benzer elementlerin çok farklı özellikteki yansımalarıyla bütünleşen evrende olması gereken her şey tam olması gerektiği gibi olur. Psikodrama yolculuğunda  kişi  grubun içinde kazandığı deneyimle  evrensel, aşkın ve yaratıcı rollerini geri kazanır. Kendi özgünlüğünü tanıyarak ve koruyarak diğerleri arasında anlamlı bir yer alır. Diğerlerinin farkını ve farklılığın değerini anlamak, evrensel bütünlüğün gücünü keşfetmektir. Aslında doğumla birlikte sahip olduğu, ancak yetişme ve sosyalleşme sürecinde baskılanmış olan yaratıcı gücü yeniden ortaya çıkar. Bu yaratıcılıkta sahne, kişinin hem kendisinin, ama hem de evrensel sorumluluğu için katılması gereken “bütün”ün var olma alanıdır.




K a v r a m l a r/t a n ı m l a r

*”1” ve ”birlik” te olmak
* “1” in bütünlüğü:
            bireysel bütünlük
            kitlesel bütünlük
            bütünlükte heterojen yapının önemi

Psikodrama, doğuşu, felsefesi uygulama teknikleri ve hedefleri bakımından birey ve toplum ilişkisini irdeleyebildiğimiz bir alan açmaktadır. Günlük dilde çoğu kez sorgulamadan kullanıverdiğimiz bazı terimler, aslında anlaşılması pek de kolay olmayan kavramları içermektedir. “Ben” ve “biz” , teklik/tekillik ve çokluk/çoğulluk, bazı sınırları, ayrımları ifade etmektedir. Sınırlar, nesnelerin taşıdığı anlam ve içerik bakımından önem taşır. Bir bütün içinde , onu oluşturan elemanların kendi ayrımsanabilir bütünlüğünü tanımlayan şey, sınırlardır. Terimler ve ifade edilmekte olan kavramlar, açısından bakıldığında; ben, sen, biz, siz ve onlar sözcükleriyle (sembolleriyle)söylemeye çalıştığımız şeyler psikodrama uygulamalarında özel önem taşıyan içeriklerdir. Ben ve sen ayrımı, ben’den biz’e geçiş ve “biz içinde ben”, “ben içinde biz”  olma hali, psikodrama sahnesinin kuruluşunda ve yönetiminde temel unsurlar içerisindedir. Psikodramanın temel kavramları olan “tele” ,”transferans” ,”empaty” öznenin nesnelerle, diğerleriyle bütünleşen ve ayrılan parçalarının farkındalığı ve özümsenmesi açısından değerlendirlmelidir.  Eşleme tekniğini kullanırken bir başkasının yerinde olma halini deneyleyen kişi geçici olarak onun yerine, onun rolüne girmeyi denemektedir. Moreno’ya göre; role girme, empatik duyumları tetikleyebilen bir oyundur. Doğaçlama oyunda veya protagonistin sahnesinde yerine geçtiğimiz nesne; herhangi bir insan, hayvan, eşya, canlı ve cansız herhangi bir varlık, doğanın kendisi, tanrı, bir düşünce, bir ses, bir renk dahi olabilir. Bu deneyim, basit bir oyun, ama aynı zamanda kişinin kendi bütünlüğü ile evrensel bütünlük içerisindeki yerini kavramak adına olağanüstü yaratıcı bir deneyimdir. Burada, Moreno’nun geliştirmiş olduğu psikodrama, sosyodrama teknikleri ve bunların dayandığı temel felsefe, sosyodinamik yasaların keşfi, evrensel bütünlüğe vurgu açısından sufî mevlevilik felsfesi ile özdeşlik göstermektedir.

Bi r e y   v e   s o s y o d i n a m i k   s ü r e ç l e r:

*Yaşam, önce diğerleri ile başlar: aile-okul-dışarısı
Moreno gelişimsel süreci sıra ile somatik, psişik, sosyal ve en sonra da transandantal (aşkın ) rollerin kazanılması sistemi ile tanımlar.(Özbek, Leutz s.39)
Doğum, birey olma durumuna doğru atılmış bir adımdır. Moreno’ya göre doğum, insanın yaratıcılığının başlangıcıdır. Doğmak, bir eylemdir. Bireyin yaratıcı gücü doğma eylemiyle harekete geçer.(akt.Özbek,1987) Canlı olarak insan, fiziksel bakım ve gelişim için aile içinde yaşamak durumundadır. Bu aynı zamanda insanın sosyal ve kültürel bir yapı içerisinde, bu yapının özelliklerini de edinmesi sonucunu doğurur. Bunlar, konservatif yapılardır. Kalıplar ve tekrarlarla örülüdür. Yaşam için gerekli olan somatik rollerin yaşanmasını sağlayan da bu konservatif yapıdır.  Aile gelenekleri, anne, babaların ve diğer aile bireylerinin aile içindeki rolleri ve ilişki kalıpları çocuğa yaşam etkileşimleri içerisinde kendiliğinden aktarılır.Yeni doğan ve fiziksel olarak doğaya karşı savunmasız olan insan yavrusu için kaçınılmaz olan bu kader, güven vericidir. Aile ve onu saran sosyal çevrenin ritüelleri aynı zamanda insanın sosyal ortamın uyumlu bir parçası olmasını hedefler. Uyum, toplum içinde yaşamayı kolaylaştıran bir durum olmakla birlikte birey olarak bütünlük ve özgünlük açısından kısıtlayıcı bir bedel oluşturmaktadır.
Psikodrama terapisi, bireyin kendi özgün yaratıcı eylem potansiyelini yeniden kazanmasına odaklanır. Moreno, konservatif kültürün yaratıcı eylem gücünü baskıladığını ve nevrotik davranışın ortaya çıktığını ifade etmektedir. Nevrozun aşılması, sosyal doğumun gerçekleşmesi ile olabilir. Birey, kendine otomatik olarak aktarılmış olan konservatif yapılanmayı aşıp spontan ve yaratıcı bir kimlik kazanır. Doğumda potansiyel olarak varolan yaratıcılığın geri kazanımı somatik, psişik ve sosyal rollarin yaşanıp aşılması ile gerçekleşir. Aşkın (transandantal)rollere geçiş spontanlık ve yaratıcılık sayesinde olacaktır.

*sosyal ortam içinde “1” olmak
Scharfetter,doğumdan başlayarak benliğin gelişiminde beş katmandan sözetmektedir.(Akt.Saydam,  Psikiyatri Arşivi,1987) İnsan önce kendini bir canlı olarak duyumsar, sonra sırayla eylemlilik,bütünlük, sınırlılık, son olarak da kimlik duyumlarının yaşandığı katmanlarla benliğin temel gelişimi sağlanır. Görüldüğü gibi Scharfetter’in bu tanımında da canlılık katmanına ilk eklenen eylemliliktir. Benliğin oluşumunda Bebek, eylemleriyle kendi canlılığını hissetmekte, buradan bütünlük ve sınırlılık duyumlarına yönelmektedir. Yani “bir” ve “bütün” olmanın yolu, eylemde bulunabilme adımlarıyla açılır. Benlik gelişimde en son katman olan “kimlik, ben ve diğerleri ayrımını, dolayısıyla de sınırları içermektedir. Sınırların farkındalığı, kimliğin duyumsanmasında zorunlu olan bir aşamadır. Bebeğin anneden, sonra da diğerlerinden ayrı bir varlık olarak kendini hissedişi, birey olmanın da temelidir.
Moreno’nın somatik rollerden psişik rollere ve daha sonra sosyal rollere geçiş olarak tanımladığı gelişimsel süreçte; rollerin doyumlu bir şekilde yaşanması ve bir sonraki aşamaya hazır hale gelme durumundan söz edilmektedir. Eylem potansiyeli açısından  önce konservatif, daha sonra spontan eylemlerin gerçekleşmesi sosyal rollerin yaratıcı bir biçimde yaşanmasını sağlar.
Moreno’ya göre spontanlık, hem içsel arzu ve ihtiyaçlara ve hem de o anda varolan dışsal etkenlere uygun olan eylemi gerçekleştirebilmektir. Spontan eylem gücü, yaratıcılığın kaynağıdır.
Psikodrama uygulamalarının gerçekleştiği grup, kişinin iç ve dış farkındalığını kazanma üzerine kuruludur. Grup, bir tür mikrokozmoz olarak kişiye evrendeki yerini tanıma şansı verir. Toplum içerisinde veya değişik özellikleri olabilen çeşitli gruplar içinde nasıl varolduğunu anlayabilmek için grupla ilişkinin nasıl kurulduğunu gözden geçirme fırsatı verir. Kişnin grup içindeki davranış ve eylem kalıplarını farketme süreci, kendi içsel arzu ve ihtiyaçlarının eylemlerinde ne oranda yer aldığını görmek, tanımak, gerekiyorsa kendi bütünlüğünü yeniden inşa etmek gibi değişim şansları verir. Özellikle de yaşamın erken dönemlerinde edinilmiş ve artık hiç gereği olmayan bazı kalıp ve ritüellerden kurtulma özgürlüğü sağlar. “İç” ve “dış” ayrımının netleşmesi, kişilerarası sınırların fark edilmesi ve bireysel bütünlüğün,özgünlüğün kazanılmasıdır. Kendilik duyumu ve kendi olma hali, grup içindeki ilişkilerin değişimi ile yaşanır ve gözlemlenir. Grup içi sosyometrik değişimlerin kaynağı, grup üyelerinin bireysel değişimine dayanır..
Grup aynı zamanda bireyin aynasıdır. Psikodrama sahnesinde protagonist, (kendi yaşam oyununu sahneleyen oyuncu) çeşitli gruplar içerisinde nasıl ve ne şekilde var olduğunu görür, anlar ve giderek kendi davranış kalıpları hakkında farkındalık kazanır. Farkındalık, gerekli değişim ve dönüşüm süreçlerinin başlaması için yeterli bir uyarılmadır. Psikodrama tekniğinde grup üyeleri ve grup lideri yorum yapmazlar. Yorum, kişinin kendi hakkındaki farkındalığı ve spontan yaratıcılığını ketleyen bir müdahale olacaktır. Kişinin farkındalığı üzerine gelişen yaratıcılık, onun taşıdığı evrensel bütünlükten hız alan, zaman ve mekanı da kapsayıcı bir yetidir. Moreno, kişinin spontanlığını kazanmasını, yaratıcılığın tetiklenmesi için yeterli görür. Bu aynı zamanda toplumsal gelişimin bağımsızlaşma unsurunu da içermektedir. Kişi kendini sadece grubunaynasında görürü ve değişmesi gerekenler, gerekli zamanda değişime uğrar. Sanki bir botanik bahçesindeki gibi, bitkilerin bakımları yapılır, ancak, gelişimlerine müdahale edilemez. Bu yanıyla psikodrama deneysel metodun dayandığı bağımlı ve bağımsız değişkenleri de titizlikle kullanmaktadır. Grup içinde kullanılan teknikler durumun ve ihtiyaçların gerektirdiği tekniklerdir. Buna çoğu zaman lider karar verir. Bazen de grupla birlikte karar verilir. Tabi ki, liderin grubun gerçek ihtiyaçlarını görmesi ve sezmesi çok önemlidir.(Eracar, 2008 İstanbul Psikoterapi ve Grup terapileri derneği Bülten) Konulu ve/ya doğaçlama oyunlar ve sahne kurgusu için teknikler bağımsız değişkenlerdir. Bunların tetiklediği kişisel değişimler ve bu değişimlerin gruba yansıyan etkileri de bağımlı değişkenlerdir. Yani bu yanıyla psikodrama , doğaya müdahaleyi denemez. İnsan doğasının yaratıcılığına güvenir. İyi bir koro şefi de koristlerin seslerini tek tek bilir ve tanır. Kimlerin nasıl bir solo projesine uygun olduğunu keşfeder. Solistlerin koroyla olan işliksinde liderdir, ancak solistin, kendi başına yarattığı yoruma müdahale etmez. Tekniklerin rehberliği, yalnızca sanat esrinin ve asıl yaratıcının (eser sahibi) çizdiği çerçeveyi veya özgün yapıyı korumak içindir. Solist, seslendirdiği şarkının özgün yorumcusudur. Böylece dinleyende yeni ve estetik hazların doğmasına yol açılabilir. Ses ve söz, sayısız etkiyi bırakabileceği sayısız insana ulaşır ve bambaşka etkilere yelken açar.

Grupların sağlıklı işleyişi, onu oluşturan bireylerin bağımsızlaşma süreciyle paraleldir. Çünki ancak bireyselleşmiş insanlar bir grup oluşturabilirler. Yani bir başka deyişle “bir” olurlarsa “birlikte” olabilirler. Bu gelişim, ancak grup içinde sağlanabilir. Grup içinde olmayan kişi kendine ilişkin grup yansımalarından haberdar olamayabilir. Yani birey olabilmek, aynı zamanda toplum içinde olmakla mümkündür. Toplumun ve sosyal çevrenin özelliklerine, koşullarına rağmen kendi olmak, ama toplumsal olabilmektir.


Toplumda varolan tüm grupların işlevselliği, birey olma gücünü kazanabilmiş kişilerin  bireysel gelişimden hız alabilir ancak. Bu bağlam;”iç” ve “dış” farkındalığı, “dıştan içe/içten dışa” ilişkisel döngü, “iç” te bütünlük oluşumu,”kendilik” duyumu ve “kendi olmak”sosyal ortama rağmen kendi olmak” gibi yetkinliklerin kazanıldığı ortamları ifade eder. Aile, okul, iş ve çalışma yasaları, sivil toplum bilinci ve insiyatifleri, seçilmiş olan eğitim ve kültür politikalarının benimsediği temel felsefelere bağlı olarak gelişir. Bu da toplumsal örgütlenmelerin, birey olma hak ve özgürlüklerini sağlayabildiği sistemleri tercihine bağlıdır.

Farklılıkta “bir”lik, birlikte “farklılık” söylemimizin anlam ve içeriğine böyle yaklaşılabilirdi, belki…

Kaynaklar:
Bu yazıda psikodrama hakkında değinilen tüm kuramsal bilgiler, A.Özbek’in uygulamalı dersleri ve aşağıda belirtilen kaynak kitaplardan alınmıştır.

1-Psikodrama.Grup Psikoterapisinde Sahnesel Etkileşim.J.L.Moreno’ya göre Psikodrama. Dr.Abdülkadir Özbek, Dr. Grete Leutz. !987, 2003.Grup Psikoterpileri Derneği Yayını, Ankara.

2-Ssoyometrinin Temelleri. J.L.Moreno. Çev.:N.Ş. Kösemihal, İstanbul Üniversitesi Ed.Fak.Yay.1963,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder