8 Ocak 2012 Pazar

nasıl başladım

Öykünün başlangıcı: Sanat ve psikolojinin birlikte gittiği bir yol

ŞARKILAR VE MÜZİK
Şarkılarla tenışıklığımdan başlamanın doğru ,hatta zorunlu olduğunu düşündüm nedense. Belki pek çok şeyi şarkılara borçluyum. Hatta, insanı anlama yolunda rastladığım, merak ettiğim, keşfettiğim her şeyi önce şarkılarda aramış olabilirim.
Bak postacı geliyor selam veriyor
Herkes ona bakıyor merak ediyor
Çok teşekkür ederim postacı sana
Pek sevinçli haberler getirdin bana
Bugün yalnız bu kadar darılmayınız
Yarın yine gelirim hoşça kalınız
Bu postacıyı görebilir misiniz içinizde? Ben görmüştüm. Belki 3, belki de 2,5 yaşlarındaydım. Hatırladığım en eski şarkı bu sanırım. O zamanlar postacılar özel bir kıyafet giyerlerdi. Bize gelen bir postacı yoktu ama, sokakta bazı kapıları çalarken merakla baktığımı hatırlıyorum. Mektup getirdiği biri ile arasında bu şarkıda geçen konuşmanın geçtiğini sanırdım. Belki hala öyle sanıyorum. Hala postacılar geliyor kapılara. Hala zarflar içinde haberler geliyor. Hala yüzüne bakıyorum postacıların. Sanki bir şey söyleyeceklermiş gibi. Şarkılar bunu yapıyor bana. Yaşadığım hayat boyunca önüme çıkmış, birlikte yürüdüğüm olan tüm şarkılar!
Şarkıların her biri bir öykü taşıyorlar. Öyküyü, ezgiyle taşıyorlar. Ezgi taşıyabiliyorsa taşıyorlar. Bazıları içine alıyor insanı. Yani beni. Bazıları, bazı insanları alıyor içine her helde. Herkes her şarkıyı sevmez. Ben de. Hangi şarkı, ne zaman, nasıl sevdirir kendini, anlamak kolay değil. Belki içimizde, derinlerimizde bir şeyleri kıpırdatan, uyaran, bir yerlere dokunan, kendini, ve beni hissettiren bir şeyler oluyor. Şarkıların sözleriyle başlayan bu ilgim, ezgi ve ritmin dikkatimi çekmesiyle şaşırtıcı meraklara dönüştü. Taşıyıcının ezgi ve ritm olduğunu anlamaya başladığım zaman, sanırım üniversite öğrencisi olduğum dönemlere rastlar. Üniversite Korosunda klasik müzik ruhunu hissedişim, sözle müziğin buluşmasındaki büyüyü keşfetmek, hangi şarkıların tüm zamanları geçip yaşamaya devam edebildiğini anlamak, bunlar üzerine düşünmek, hala çok zamanımı alıyor. Daha sonraları değişik müzik yolculukları, farklı zamanlarda farklı koro deneyimleri (*), ile şarkılar hakkında ne çok şey öğrendim. (*)Dostlar Korosu, Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu, bir de ortaokulda aslen müzik öğretmeni olan ve özel bir sevgi hissettiğim almanca öğretmenimin oluşturduğu ve çalıştırdığı almanca çocuk şarkıları korosu. Söz ve müziğin buluşmasındaki bütünlük ve uyum, (prozodi deniyor) şarkının asıl etkisini sağlayan gücü. Ezgi ve şiir nasıl ,ne zaman bulurlar birbirlerini tam olarak bilmek kolay değil. Bazen bir şiir, bestecinin içinde bir şarkıya dönüşüveriyor. Anlık bir ilham belki. Bazen bir ezgi doğuyor, birileri oturup bu ezgiye bir söz yazıyor. Bazen de söz ve ezgi birlikte doğuyorlar. Apayrı iki varlık birbirlerini büyüterek var olmaya başlıyorlar ve bence sonsuza dek yaşayabilmelerinin sırrı bu birlikte doğumda. Bu yüzden bazı şarkılar “eser” oluyor. Yani, iz bırakıyorlar. Bestekar ve güftekarları unutulabiliyor ya da her zaman bilinemiyor. “Anonim” dediğimiz eserlerin çoğu belki bu şekilde doğup büyümüş olanlar. Yıllar, hatta çağlar geçiyor, unutulmuyorlar. Belki böyle eserlerin doğuşu çok derin ve gerçek bir etkilenmenin sonucudur diye düşünüyorum.
GERÇEK YAŞANTILAR
Şarkıların öykülerine baktığımızda nasıl doğduklarına ilişkin ipuçları var aslında. Kişilerin, ya da toplulukların, yaşadığı olayların ardından çıkyorlar ortaya. Duyguları harekete geçiren, etkili olaylar. Üzücü, kırıcı, acı veren, yalnızca sözle anlatılamayan yaşantılar. Sözlerin ifadeye yetmediği, yerde ezgiler çıkıyor ortaya. Bir tür çığlık aslında. Belki uzanılabilecek tüm ruhlara, tüm akıllara ulaşmak isteyen bir mesaj gibi. Bilmediğiniz bir dildeki bir şarkının, bir ağıt mı, düğün şarkısı mı, yoksa bir aşk öyküsünün habercisi mi olduğunu anlarsınız ya, işte bu çok özel bir şeydir. Müzik, etkilenmenin özü olan duyguyu taşımaktadır size. Hangi ezgilerle acılar taşınır, hangi ses dizinleri eğlencelidir, bunların pozitif bilim dediğimiz sayısal ifadelerle anlaşılması, anlatılması mümkün müdür? Müzik ustaları belki mevcut eserleri dinleyip , incleyip değerlendirerek bu çıkarsamaları yapabilirler ama, bu eserlerin doğuşunda bestecinin özellikle bunları düşünmesi kaç eser için söz konusu olabilir acaba? Bu şekilde düşünülerek ( müziğin matematik ifade araçları dikkatle kullanılarak yazılmış olanlar) ne kadar insana ulaşabilir acaba? Esasen çağlar ötesine ulaşabilmiş olan eserler de matematik olarak incelendiğinde olağanüstü bir yapısal düzen, ama yanı sıra estetik güç ve derinlik görülmektedir. Burada söylemek istediğim şudur. Duygu, sese, ezgiye geçer. Sesin ezgi haline gelişinde asıl maya hissediştir. Bestenin doğuşunda hissediş öylesine yoğun, öylesine güçlüdür ki, duyguyu dinleyene geçirir. Duygu; derin, yalın ve sade bir biçimde dinleyenin duygusunu bulur. Onunla, dinleyenin derinindeki duyguyla ilişki kurar. Varsayalım ki ezginin doğuşu bir ayrılık acısından besleniyorsa, ayrılık halinin çaresiz derinliği, dinleyenin çaresizliklerine dokunur. Çaresizlik, bazen ayrılıkla, bazen başka bir sebeple yaşanan insanca bir haldir. Bu halin fark edilmesi, tanınması, yüzleşme, hesaplaşma, ya da o an hangisi mümkünse o düzeyde bir fırsat , bir olanaktır. Dinleyen, ya da ezgiyi mırıldanan, şarkıyı söyleyen kişi, bu hali içinde hissedebilir. Yorumcu, bir eseri hissederek ifade ettiğinde diğer dinleyicilerin de hisleri harekete geçer. Duygusuz, teknik kaygıların kıskacında bir icra (yorum denemez bu durumda)herhangi bir kimseye bir şeyler yaşatabilir mi, bilemiyorum.

ŞİİR DİLİ
Şarkılarla başladık söze. Kuşkusuz, müzik sözsüz ezgilerle de müzik. Ya da müzik şarkılardan ibaraet değil. Geleneksel yapı, söz ve müziği birlikte sunuyor. Halk şarkıları, sonra ilahiler (dinsel içeriklerin, veya çaresizlik, yakarış, umut ve isteklerin ezgilerle ifadesi) Duyguyu geçirme bakımından asıl etkili olan müzik elbette. Ancak sözlü eserlerde sözün gücüne de değinmek gerekiyor. “Prozodi “diye bir kavramla ifade edilen ezgi ve söz arasındaki uyum, şarkının doğası bakımından önemli. Belki de tam bu açıdan söz ve müziğin aynı bilinçten, aynı ruhtan gelmesi, yani ifadenin, dışavurumun söz ve ses olarak birlikte doğması, uyumun kendiliğinden oluşumu anlamına geliyor. Bu beraberlikte sözün müziğe eşliği, müzikle birlikteliği, şarkının eser olmasına, yani uzun yıllar, hatta çağlar ötesine taşınmasına yol açar.
Şarkı sözleri şiirsel özellikler taşıyabilir. Bazı şarkıların dili gerçekten şiirdir. Şiirler, şairlerin bize sunduğu dualar gibidir. Pek çok anın duygusunu, yaşantısını yalın ve yürekli bir şekilde söylerler.
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden.
(Güfte:Yahya Kemal, Beste: Selahaddin Pınar??)
Kanatları gümüş yavru bir kuş
Gemimizin direğine konmuş
Dağlara çıkma hey Karadeniz
Yavrudur yarim uçamaz bensiz
Güfte: Nazım Hikmet, Beste:Mesud Cemil.



DAHA SONRA EKLENECEK NE VAR?
DİNLEME
DUYMA
HİSSETME
AKLA YER ETME
DİLE DOLANMA
DİLE DOLANAN ŞARKININ HAKKINI VERME
SESİMİ TANIMA
SESİMLE BULUŞMA
İNSAN SESİ
SESİN SÖYLEDİĞİ

5 yorum:

  1. bakalım okuyanlar neler düşünecek?

    YanıtlaSil
  2. İçinizde, ruhunuzda burda okuduklarımızdan ve sizin yazmak, paylaşmak istediklerinizden milyarlarca fazlası olduğunu biliyor, hissediyorum. "Kelimeler yetersiz kalıyor" denir ya sıklıkla...:) Güzel bir başlangıç, basit gibi görünen ama karmaşık derin bir konu ve devamında da daha da derinleşecek gibi duruyor. Devamını merakla bekliyorum...

    YanıtlaSil
  3. Öyle güzel yazmışınızki, sizinle ilgili duygumun kaynağını buldum bu yazıda. Makamlı,ahenkli kulakta, akılda kalan akıcı bir konuşma derim sizi dinlerken...İşte buymuş!!!
    Sevgiyle kucaklıyorum, hep ezgiyle, hep ahenkle olun...refika yazgaç

    YanıtlaSil
  4. "Müzik" ve "şiir"le başlayan sağlık, önce eğitimleriniz sırasında bulaştı bizlere. Şimdi de "yazı" yoluyla yerleşiyor ruhlarımıza.

    Diğer yazılarınızı da heyecanla bekleyeceğim.
    "Sanat"la kalın, yaratırken de sonrasında da; saydam ve capcanlı... :)

    YanıtlaSil
  5. Sevgili dostlarım, öğrenmeyi bilen meslekdaşlarım, yorum ve güzel paylaşımlarınız benim paylaşma arzumu körüklüyor. Okuyan gözlerinize, düşünen aklınıza sağlık.

    YanıtlaSil