Sanatta
ve terapide içten dışa işleyişin ortak yönleri vardır.
Terapistin
birincil çalışma malzemesi olan rüyalar da birer sanat eseridir bir bakıma.
Rüyalarda bir kompozisyon ve bir bütün vardır. Bütünün içindeki simgeler, iç
dünyamızda anlaşılmayı bekleyen hallerin izlerini taşıyan metaforlardır.
(Teşbihler/benzetmelerdir) Bazen renk, bazen ses, bazen biçim, bazen mekanda ve
zanmanda sıralanışlarıyla. Rüyalar, aynı sanat eserleri gibi anlamlı bir
yaşantının, bir çatışmanın örüntüsü hakkında ip uçları taşır. İp uçları her
zaman çözümlemeler için başlangıçlardır.
“İpucu”
dikkat edilirse kendi başına bir metafor. İp, akla düğümleri getiriyor.
Birbirne dolanmış, nasıl açılıp düzeleceği bilinmeyen karmaşık bir yapı. Bize
sıkıntı veren bir görünüm. Onu çözme arzu veya isteği duyar isek ipuçlarını
ararız.
İç çatışmalarımız da aynı düğümler gibi bizde
sıkıntı (tabi ki öfke de!) yaratan oluşumlardır.
Gördüğümüz bir rüya veya
etkilendiğimiz bir filmin, bizi etkileyen yönleri, bu ip uçlarını bulabileceğimiz
bir fırsat sunar bize. (bkz::uygulama örnekleri) Aslında dilimize yer etmiş
olan benzetmeler , metaforlar da benzer bir ihtiyacın göstergesidir. Dilin ,
sözlerin, kelimelerin yetmediği yerlerde anlatmak istediklerimizi benzeri
durumlar, oluşumlar veya nesnelerle anlatmaya çalışırız. Sözler çoğu zaman öyle
soyut kalır ki, bizi dinleyenlerin tam olarak bizi anlamayacağı kuşkusuna ,
kaygısına kapılırız. Aslında bu anlaşılabilir bir kaygıdır. Sözler sembolik
uyaranlardır. Onlara yüklediğimiz anlam ve içerik hiçbir zaman standart
değildir. En basit bir sözcük , örneğin
“elma” sözcüğü bile hepimizin zihninde farklı çağrışım ve görüntüler
uyandırır.( Yeşil, ya da kırmızı renkte,
veya dilimlenmiş gibi.) Bu örnekten yola çıkarak kabul edelim ki özellikle karmaşık
yaşantıların ifade edilmesi için yapılan bir konuşmada bu çağrışımların
karşılıklı olarak aktarılması kolay değildir. Sözlerin zihinlerde uyandırdığı
imgeler farklıdır.
Sanatın duyu organlarına doğrudan hitap edebilmesi,
içte olanın dışa vurumunu hızlandırır ve kolaylaştırır.
Terapide sanatın kullanımı bu temelde
tanımlanabilir. Hastanın /danışanın
dinlediği müzik, sevdiği roman, etkilendiği öykü, yaptığı resim, yazdığı şiir,
terapötik malzemelerle doludur. Sanat terapisti bu malzemeyi hasta/danışanla
birlikte anlamaya ve tanımlamaya çalışır.
Tanımlamalar, yorumlar, hastayı aşan ve onun kabulünden geçmeyen içerikleri
taşımamalıdır. Terapistin dikkatli özeni ve sabırlı tanıklığı hastanın
farkındalığını geliştirir ve zenginleştirir. Sanat yoluyla ortaya çıkan psişik
çatışmaların yordanması için geçebilecek zamana izin vermek çok önmelidir. Ne
sanat, ne de terapi sahte bir ifadeyi ve sabırsız bir hızı kaldırmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder