12 Temmuz 2013 Cuma

Yeni Kitap: Sözden Öte. Sanatla Terapi ve Yaratıcılık

Sanatta ve terapide içten dışa işleyişin ortak yönleri vardır. 

Terapistin birincil çalışma malzemesi olan rüyalar da birer sanat eseridir bir bakıma. Rüyalarda bir kompozisyon ve bir bütün vardır. Bütünün içindeki simgeler, iç dünyamızda anlaşılmayı bekleyen hallerin izlerini taşıyan metaforlardır. (Teşbihler/benzetmelerdir) Bazen renk, bazen ses, bazen biçim, bazen mekanda ve zanmanda sıralanışlarıyla. Rüyalar, aynı sanat eserleri gibi anlamlı bir yaşantının, bir çatışmanın örüntüsü hakkında ip uçları taşır. İp uçları her zaman çözümlemeler için başlangıçlardır.
“İpucu” dikkat edilirse kendi başına bir metafor. İp, akla düğümleri getiriyor. Birbirne dolanmış, nasıl açılıp düzeleceği bilinmeyen karmaşık bir yapı. Bize sıkıntı veren bir görünüm. Onu çözme arzu veya isteği duyar isek ipuçlarını ararız.

İç çatışmalarımız da aynı düğümler gibi bizde sıkıntı (tabi ki öfke de!) yaratan oluşumlardır. 

Gördüğümüz bir rüya veya etkilendiğimiz bir filmin, bizi etkileyen yönleri, bu ip uçlarını bulabileceğimiz bir fırsat sunar bize. (bkz::uygulama örnekleri) Aslında dilimize yer etmiş olan benzetmeler , metaforlar da benzer bir ihtiyacın göstergesidir. Dilin , sözlerin, kelimelerin yetmediği yerlerde anlatmak istediklerimizi benzeri durumlar, oluşumlar veya nesnelerle anlatmaya çalışırız. Sözler çoğu zaman öyle soyut kalır ki, bizi dinleyenlerin tam olarak bizi anlamayacağı kuşkusuna , kaygısına kapılırız. Aslında bu anlaşılabilir bir kaygıdır. Sözler sembolik uyaranlardır. Onlara yüklediğimiz anlam ve içerik hiçbir zaman standart değildir.  En basit bir sözcük , örneğin “elma” sözcüğü bile hepimizin zihninde farklı çağrışım ve görüntüler uyandırır.( Yeşil,  ya da kırmızı renkte, veya dilimlenmiş gibi.) Bu örnekten yola çıkarak  kabul edelim ki özellikle karmaşık yaşantıların ifade edilmesi için yapılan bir konuşmada bu çağrışımların karşılıklı olarak aktarılması kolay değildir. Sözlerin zihinlerde uyandırdığı imgeler farklıdır.


Sanatın duyu organlarına doğrudan hitap edebilmesi, içte olanın dışa vurumunu hızlandırır ve kolaylaştırır.  

Terapide sanatın kullanımı bu temelde tanımlanabilir.  Hastanın /danışanın dinlediği müzik, sevdiği roman, etkilendiği öykü, yaptığı resim, yazdığı şiir, terapötik malzemelerle doludur. Sanat terapisti bu malzemeyi hasta/danışanla birlikte anlamaya ve tanımlamaya çalışır.  Tanımlamalar, yorumlar, hastayı aşan ve onun kabulünden geçmeyen içerikleri taşımamalıdır. Terapistin dikkatli özeni ve sabırlı tanıklığı hastanın farkındalığını geliştirir ve zenginleştirir. Sanat yoluyla ortaya çıkan psişik çatışmaların yordanması için geçebilecek zamana izin vermek çok önmelidir. Ne sanat, ne de terapi sahte bir ifadeyi ve sabırsız bir hızı kaldırmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder