Ergen ve Yetişkin
Otistiklerin Toplumla Bütünleşmesinde Sanatın Kullanılabilirliği
Yrd.Doç.Dr.Nevin Eracar, 2010.
Giriş ve Tanımlamalar:
Bu
geniş ve ayrıntılı konuyu elden gelebilecek en derli toplu biçimde ortaya
koyabilmek için önce şu sorulardan yola çıkmayı tercih etmeliyiz;
Toplumla
bütünleşme ihtiyacı nedir, ne anlama gelir?
•
Neden
bütünleşme kavramı? Bütünleşememe nedendir?
(önyargı, etiketleme, ayrımcılık, stigma süreçlerinin bu
alandaki sorunsala katkıları doğrudan bu başlığın konuları olmamakla birlikte
Türkiye’de yürütülmeye çalışılan projelerin karşılaştığı engelleri ifade etmesi
bakımından önemlidir.)
•
Sorumluluk
kim(ler)dedir? Profesyoneller mi,
aileler mi?
Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında belki
en fazla farklılık; sözü edilen kesimlerin , engelli bireyler ve ailelerinin,
vermek zorunda kaldıkları yaşamsal mücadeledir. Gelişmiş olarak kabul ettiğimiz
ülkelerde engelli kapsamına giren tüm bireylerin sağlık, eğitim ve yaşam
güvenceleri sağlık sistemi içerisinde giderilmektedir.(Dinç,2010) Ülkemizde ise
doğumundan başlayarak aile asıl sorumlu olmak zorundadır. Bu durum, ailenin de
tükenmesine ve sürecin daha da karmaşık bir hal almasına yol açmaktadır.
Konuya genel çerçeveden baktığımızda engellinin ve
özellikle de bu günkü konuşmanın kapsamına giren otistiklerin toplumla
bütünleşme sorunu hangi ihtiyaçların karşılanamadığını ve bunun ne tür bir
işleyiş dinamiğinden kaynaklandığını görmekte yarar vardır.
Bilinen en eski zamandan bu yana insan denen canlı bir
sosyal çevre içine doğar. Bu çevrenin kendini var etmek ve varlığını
sürdürebilmek adına koyduğu kuralları, normları öğrenir ve kendini sosyal
çevresiyle bir arada yaşayabilmek ve bu çevre tarafından kabul edilmek için
programlar. Modern topluma bakıldığında bu ilk sosyal çevre ailedir. Ardından yakın çevresi
gelir ve giderek toplum içinde var olabileceği bir insan haline dönüşmeye
başlar. Toplumun normlarını, kurallarını aile vasıtası ile öğrenmeye başlayan
birey kendini bağımsız olarak yaşayabileceği bir canlı haline getirir. Böylece
daha ilk başta toplumu kabul etmiş olur ve toplumdan da kabul bekler. Kişi, varlığını sürdürebilmek adına
devamlı olarak toplumla iç içe olma çabasındadır.
Bu süreç, normal gelişim gösteren
her bireyde aşağı yukarı benzer örüntülerle vuku bulmakla birlikte, gelişimin
normal kabul edilen ölçütlerden sapması sonucu sekteye uğrar. Bu noktada karşımıza
çıkan ve bu konuşma içeriğini de kapsayan entegrasyon kavramı her bireyin kendi
imkanlarına göre kendini dahil edebileceği sosyal süreçler sağlaması açısından
değerlidir. Entegrasyon, var oluşu “normal” ya da “farklı” olsun karşılıklı
olarak birbirini kabul etme, birlikte yaşayabilme durumudur. Buradaki temel
prensip farklılığın göz ardı edilmesi değil bu farklılığa rağmen birlikte yaşanabilmesi ve insana özgü değerlerin
paylaşılabilmesidir.
Otistiklerin toplumla
bütünleşmesinde sorun nasıl tanımlanabilir, eksik olan nedir?
Farklı
gelişen, bu süreci yaşayanları (aile, yakın çevre) öncelikle toplumun nasıl bir
çocuk yetiştirilmesi gerektiği konusunda kafasında oluşturmuş olduğu genel
yargıyı sarsarak etkiler. Ardından farklı bir sürece girilir. Hiç bilinmeyen ve
ışık gözükmeyen bir alanda eldekilerde yürümeye çalışılır. Devletin farklı
gelişenlerle ilgili politikaları başka bir yol olmadığı ve bu yolda ilerlenmesi
gerektiğini süreci yaşayanlara dayatır. Türkiye’de farklı gelişen bireylere
yönelik özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri sağlayan kurum ve kuruluşların
sayısı her geçen gün artmakla birlikte, bu kurum ve kuruluşların sağladığı
hizmetin niteliği tartışılmaktadır. Türkiye’de sosyal devlet bağlamında, farklı
gelişen bireylerin eğitimini, sağaltımını, rehabilitasyonunu, yaşam kalitesine
etki edecek diğer faktörleri daha çağdaş ve organize bir şekilde destekleyecek
sosyal kurumlara şiddetli bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır.
Sosyal
gelişimi desteklenen birey diğer gelişim alanlarında potansiyelini daha iyi
kullanır gerçeğinden yola çıkacak olursak, sosyal gelişimi eldeki verilerle
desteklenemeyen farklı gelişen bireyin diğer gelişim alanlarında da
ilerlemesinin eksik kalacağı söylenebilir. Ülkemizde yaşanan durum budur;
mevcut eğitim politikası sosyal gelişimi desteklememekte hatta bunu gereksiz
bulmaktadır. Böylece engelli kapsamında eğitim alanların herhangi bir alandaki
potansiyeli açığa çıkıp bir ürüne
dönüşmeden yok edilir. (Eracar, 2010)
İnsan
eylemde bulunmazsa hasta olur. (Moreno,1973,) Toplum içindeki varlığı bir takım
politika ve yaptırımlara bağlı olan farklı gelişen bireyler bu koşullarda
kaliteli yaşam haklarını giderek kaybetmeye ve eve kapanmaya başlarlar. Burada
değinilmesi gerekli önemli bir nokta Türkiye’de farklı gelişenlerin bir anlamda
toplumun içine olmalarını sağlayan eğitim süreçlerinin ergenlik döneminde sona
erdiği gerçeğidir. Farklı gelişim özellikleri gösteren çocuk ve gençler, ergenlik
dönemi ile birlikte farklılık düzeylerinin ağırlığı oranında eve kapanmakta ve giderek daha eylemsiz ve daha hasta hale gelmektedir. Herhangi bir eylemde bulunmamak,
dolayısıyla özne olmamak farklı gelişen bireyi hatta ailesini nesneleştirmekte
ve dışarıdan gelen her türlü uyarıcıya maruz bırakmaktadır. Üretim sürecinin
dışında kalma durumu hastalığın bir sonucu olarak görülürken, hastalığı da
tetikleyen ve seyrini hızlandıran bir durum haline gelmektedir.(Eracar, 2003)
Birlikte yaşama koşullarını yaratmak ve sürdürmek
doğal haklar ve adalet kavramları içeriğinde devlet ve organlarının
yükümlülüğüdür. Anayasal haklar da bu gerçeği tanımlamaktadır. Ancak burda öyle
haklardan söz ediyoruz ki, kabul, uygulama ve sürdürülebilirlik için yeterli
olamıyor. Otizm ve benzeri gelişim farklılıkları hakkında bilgi ve deneyim
yetersizlikleri bu hizmetlerin nasıl üretilebileceği,nasıl yaygınlaşabileceği
hakkında plan ve projeler hazırlamayı, denemeyi, izlemeyi, değerlendirme ve
yeniden düzenlemeleri gerektiriyor. Yetki mercilerine ulaşımda taleplerin,
çözümleri de önerecek içerikte olması akılcı bir yoldur. Öncelikle pilot
uygulamaların ve proje temelli çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Çözüm Önerileri;
Ne yapılabilir? Nasıl yapılabilir? Neden böyle projelere
ihtiyaç duyulur?
Farklı
gelişen bireyler için kurulan devlet destekli iş okulları yetişkinlerin üretim
sürecinde yer almaları gerçeğinin kabul edilmiş olduğunu bizlere
göstermektedir. Ancak bu kurumlar niteliksel ve niceliksel olarak çok yetersizdir.
Farklı gelişen bireyin üretim sürecinde yer alması özel bir oryantasyon
sürecini ve bunun devamlı takibini gerektirmektedir.
Üretim sürecinde yer
almanın, hem farklı gelişen birey, hem farklı gelişen bireyin yakın çevresi,
hem de toplumun diğer bireyleri açısından bir farklılık yaratacağı ve bu
farklılığın entegrasyon kavramının içinin doldurulmasında çok büyük etkisinin
olacağı tartışılmaz. Burada önerilen, bir bakıma toplum temelli ruh sağlığı
hizmet projelerini de ilgilendiren bir bakış açısını içermektedir. Büyük
değişimler için üretilen düşünce ve planlamaların küçük ölçekli uygulamalarla desteklenmesi
gerekir.
Bu gereksinimden
hareketle nelerin nasıl
projelendirilebileceğine göz atmak istersek odaklanmamız gereken nokta; engelli
ve/ya otistiğin baştan itibaren sosyal ve duygusal gelişim açısından nasıl ele
alınması gerektiğidir.
Ergen ve Yetişkin Otistiklerin
Toplumla Bütünleşmesinde Sanatın Kullanılabilirliği:
Nedir sanat? Sanatla çalışmak nasıl bir şeydir? Sanat
terapisi/Art terapi/sanatla tedavi! Hangisi tam olarak tanımlamaktadır?
Öncelikle sanatın insanları buluşturan bir ortam
yaratabildiğini hatılamakla başlayalım. Kimi zaman tanımadığınız
insanlarla birlikte şarkı söyleyebilirsiniz. Bir tablo önünde ressamla ilişkiye
geçebilirsiniz, çağlar önce yaşamış olsa bile…Bir şiir, sizi tanışmadığınız
duygularla buluşturabilir.Kısaca sanat, ortak bir dil yaratır. Bütün dilleri
içinde barındıran bir gücü vardır. Sanat yapıtları sözlerin olmadığı, olamadığı
yerlerde öyle çok şeyi simgelerler ki, bazen sözlü dile gerek bile
kalmayabilir.(Bunt, 1994)
Otistiklerin ve diğer farklı gelişenlerin eğitim ve tedavisinde ilişki
temelli yaklaşımların dayandığı ilkeler açısından düşündüğümüzde sanat ve
sanatsal unsurların kullanıldığı çalışmalar oldukça verimli gelişmektedir.(Eracar,2003,
1999, Alvin, 1988, Gaston,1968).
Sanat
terapisi ve sanatla çalışma geçiş alanı ve geçiş yaşantılarına izin veren bir
ortam ve olanak hazırlar.
Winnicott, sanat ve yaratıcılığın gelişimini anne çocuk arasındaki ilişki
sürecine dayandırır. Anne çocuk ilişkisi, yaşamın ilk anlarından başlayarak
gelişimin asıl zeminini
hazırlar.(Winnicott, 2010) Çocuğun daha sonraki nesne ilişkilerini inşa edecek
olan bu dönem karşılıklı bir etkileşim sürecini içerir ve çeşitli evrelerden
geçer.(.Klein,1921). Winnicott bu sürecin geliştiği alana geçiş alanı adını
vermektedir. Geçiş alanı çocuğun kendi
öznel deneyimlerini biriktirdiği yaşantılara izin veren bir alandır ve ileriki zamanlarda diğer insanlarla
kuracağı ilişkilere giden yoldur. Geçiş alanı geçiş yaşantıları ve geçiş
nesneleri, kişinin yaratıcı yönünün
gelişimine de olanak hazırlar. Sanat terapisi, hasta
ile terapist arasında geçiş alanı/nesneleri/yaşantıları yaratma şansı sağlar.
Yaşamın
ilk yıllarında hatta ilk aylarında başlayan otistik bozuklukta sosyal-duygusal
gelişim ve buna bağlı olarak dil gelişimi kısıtlı kalmaktadır ( Eracar,1999)Sanat
terapisi özellikle sözlü iletişimin kurulamadığı otistik süreçler için değerli
bir çalışma ve gelişim fırsatı yaratır. Sanatsal unsurlar aracılığıyla kurulan
ilişki, bir yandan iç dünyanın dışavurumu için simgeleştirici bir yol açarken,
diğer yandan eylemde bulunma cesaretini yaratan güven verici bir ilişkiye izin
vermektedir. Sanatla çalışmalarda kendi arzusu ile katıldığı eylemler,
yapabilirlik gücünü kazandıran birçok beceri ile zenginleştirilir.
Otistik
birey ve terapist arasındaki ilişki, bu ilişkinin nasıl kurulduğu ve neleri
içerdiği,
(Burada
Otistikler Derneği ve Aura Psikoterapi , Sanatla tedavi ve Eğitim Merkezi’nin
ortaklaşa yürüttükleri proje uygulamalarından söz edeceğiz)
Otistikler Derneği
2008’den bu yana sürdürmekte olduğu projeye göz atmak yaralı olabilir. Sözü
geçen projede dernek; anlaşmalı olunan
iş yerlerinde farklı gelişen bireylerin istihdamına yönelik bir program yürütmektedir.
(www.otistiklerdernegi.org.tr)
1-Kuramsal Yönelim: Bu
çalışmaları yürüten eğitimciler ve terapistlerin psikodinamik çalışma ilkeleriyle yetişmiş
kimseler olması gerekir. Öğrencilere ve/ya hastalarına duygusal tepkilerle
yönelmezler. Ortaya çıkan sonuçlar
profesyonel bir vizyon ve formasyon içinde değerlendirilir. Kişisel duygu dalgalanmalarından korunmaları
ve mesleki tükenmeye karşı düzenli süpervizyonla desteklenmeleri sağlanır.
Düzenli aralıklarla yapılan eğitimci-terapist süpervizyonları çalışmacılar
arasındaki ilişkileri de düzenlemek ve sağaltmak amaçlıdır Yine düzenli
aralıklarla aileler ele alınır. Çalışmacıların da katıldığı bu oturumlar
otistikler üzerinden yaşanan etkileşimin gelişimi besleyici öğeler taşıması
amaçlıdır. Bu çalışmalar geleneksel eğitim formatı ile değil sağaltım / terapi
formatı içinde gerçekleşir. Dıştan içe görev yükleyici değil, içsel olanın dışa
aktarımı düzenekleri ile işler.
2-Ortam ve nesneler araç,
esas olan ilişkidir: Sanatsal unsuırların yer aldığı ortamlar spontan
uyaranlar olarak kabul edilir. Ekip içinde yer alan çalışmacılar terpötik
amaçlı çalışmalarda özel yönergeler vermezler. Otistiğin kendiliğinden
yöneldiği eylemleri yorumlar veya gerektiğinde destekleyerek katılırlar.
Eğitsel hedefler söz konusu olduğunda kazandırılması hedeflenen becerilerin
benzeri olan eylemler ve oyunlarla çalışılır. Hangi amaçla çalışıldığı kadar
nasıl çalışıldığı da önemlidir.
Yaratılan ortamda sağlanan beraberlik, otistik çocuk veya gencin
toplumda karşılaşacağı sosyal ortamlar için hazırlık sağlayıcı bir alandır.
Erken çocukluk döneminde sağlanamamış olan geçiş süreci bu alanda onarılır. (Winnicott, 2010) Otistiğin
birey ve özne olabilme kapasitesini uyarıcı nitelikte kurulan ilişkiler onun
dış ortamda, toplumda kurabileceği ilişkiler için başlangıçtır.
Sanatsal üretimle topluma
gitmek;
Sanatsal çalışmalar ve sanat terapileri içerisinde satış ve gelir
sağlayabilecek değerde eserler dahi üretilebilir. Ortaya çıkan sanat ürünleri
sergilenebilir ve hatta sipariş talepleri gelebilir. Gerek estetik değerler,
gerekse ekonomik geri dönüşler açısından. bu sunumlar özellikle toplumda kabul
görmeyi sağlar ve otistiklerin toplumla
buluşmasında önemli bir işlev görür.
Normal insanların dünyasında alışılmış olan bakış açısı engelli kişinin
eksik taraflarını tanımlama yönündedir.Sanatla topluma açılım sürecinde ise; sergilerde
yer alan, resim ve heykel işleri, müzik ve tiyatro eserleri aracılığı ile
topluma sunulan ürünler, otizm hakkında
yapılmakta olan pek çok çalışmanın farklı bir felsefe ve dünya görüşü içinde algılanmasına
yol açar.. Sanat başarısı ile toplumun hayranlığını kazanmak, farklılıklarıyla
ve özgünlüğüyle saygı görmek şansını
sağlar. Olduğu gibi kabul ve üstün yönlerinin alkışlanması kişiyi özne yapan
geçiş yaşantılarıdır. Bu yaşantılar otistiğin olabildiğince özne olması ve
bireyleşip ayrışması sürecine katkı sağlar. Esasen, birey olamadan da topluma
katılmak mümkün değildir…
Sanatla çalışma ve sanat terapileri aynı zamanda pratik eylemlerin
kazanılması için de işlevsel bir alan açar. Seramik çamuru ile yaptığı
eylemler, mutfak işleri için beceri kazanmasını sağlar. Sınırlar içindeki bir
alanı boyamak, dikkatini organize etmeye yönlendirir. Ritm çalışmaları otistiğin
yıllarca içine birikmiş olan öfkesini agresyona dönüştürmeden dışa vurmasını sağlar.
Kendi arzusu ile katıldığı bu çalışmalar giderek özne olma yönünde sağlayacağı
güven ilişkisi için gereklidir. Herhangi bir iş yerinde yönerge almayı, verilen
işi kendi kapasitesi çerçevesinde organize bir şekilde yapabilmeyi, ortamdaki
diğer insanlardan korkmamasını sağlayacaktır. Tabi ki bu tür çalışmaların
projelendirilmesi önemlidir. Zira otizmin nasıl bir dünya olduğunu bilmeyen
normal insanlar onunla ilişki kurmada istemeyerek de olsa yanlış ve korkak
davranabilirler. Korku, onun güven duygusu için zararlı bir etki yapar.(Eracar,
1999)
Çözüm Önerileri;
Ne yapılabilir? Nasıl
yapılabilir? Neden böyle bir projeye ihtiyaç
vardır?
Farklı
gelişen bireyler için kurulan devlet destekli iş okulları yetişkinlerin üretim
sürecinde yer almaları gerçeğinin kabul edilmiş olduğunu bizlere
göstermektedir. Ancak bu kurumlar niteliksel ve niceliksel olarak çok
yetersizdir. Farklı gelişen bireyin üretim sürecinde yer alması özel bir
oryantasyon sürecini ve bunun devamlı takibini gerektirmektedir.
Üretim
sürecinde yer almanın, hem farklı gelişen birey, hem farklı gelişen bireyin
yakın çevresi, hem de toplumun diğer bireyleri açısından bir farklılık
yaratacağı ve bu farklılığın entegrasyon kavramının içinin doldurulmasında çok
büyük etkisinin olacağı tartışılmaz. Büyük değişimler için öncelikle o büyüğü
meydana çıkaran küçük ölçekte adımların atılması gereklidir.
Bu
gereksinimden hareketle Otistikler Derneği 2009 haziran ayında başalyarak devam
eden anlaşmalı iş yerlerinde farklı
gelişen bireylerin istihdamına yönelik bir program yürütmektedir. Programın
detayları aşağıda yer almaktadır.
FARKLI GELİŞEN BİREYLERE
YÖNELİK MESLEK KAZANDIRMA PROGRAMI
A – PROGRAMIN
TANIMLANMASI
Program,
farklı gelişen bireylerin anlaşmalı olunan iş yerlerinde, iş yeri çalışanları
ile birlikte bir çalışma ortamını paylaşmaları ve kendileri için uygun olan
işleri yaparak üretim sürecine katılmaları şeklindedir.
B- PROGRAM TARAFLARININ
TANIMLANMASI
1) Farklı gelişen birey; Doğuştan ya da daha
sonra oluşan herhangi bir nedenle, gelişim alanlarından (dil gelişimi, sosyal
gelişim, motor gelişim, bilişsel gelişim) herhangi birinin ya da bir kaçının
normal kabul edilen seyirde gelişmediği kişi
2) İş yeri çalışanları; Anlaşmalı olan iş
yerlerinde çalışan kişiler.
3) Gönüllü / Çalışmacı; Farklı gelişen
bireylerin tedavi / eğitim sürecinde yer alan ruh sağlığı profesyonelleri.
4) Müşteri; İş yerinin hizmet
ürettiği kişi
C-İHTİYAÇ
Aşağıda
tarafların ihtiyaçları ayrı ayrı ele alınacaktır.
1) Farklı Gelişen Birey
Aşağıda
yer alan tüm maddeler gelişimsel anlamda farklılık gösteren bireylerin toplum
içinde yer alabilmelerinin ve farklılıklarına rağmen normal süreci
yaşayabilmelerinin gerekliliği sonucu ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaçlar yerine
getirildiğinde farklı gelişenin sosyal anlamda gelişeceği varsayılmaktadır /
düşünülmektedir.
—İşe
yararlılık, özne olma, benlik gelişimine katkı
—Rutinden
farklı/ sahici bir sosyal çevre ile karşılaşma, etkileşim ve buna uyum sağlama / bütünleşme süreci
—Üretim
sürecine katılım (toplumsal iş bölümü alanında yetişkin kişi olarak yer alma)
2) İş yeri çalışanları
İş
yeri çalışanları rutinin dışında bir durumla karşı karşıya kaldıklarından ötürü
öncelikle bu duruma yönelik yeni bir bakış açısı geliştireceklerdir. Bunu
geliştirmeleri aynı toplumda yaşadıkları farklı bireyleri kabul etmeleri ve
kendi çevreleriyle de olsa bir farkındalık geliştirmeleri açısından bir ihtiyaç
olarak kabul edilmektedir.
—Farklı
gelişen bireylere bakış açısında değişim
—Farklı
gelişen bireyi algılamada toplumsal bir bilinç kazandırma
—
Olduğu gibi kabul edebilme / demokratikleşme adımı
—Toplumda
bireylerin / kurumların “Sosyal sorumluluk” bilinci ile yeni bir varoluş biçimi
geliştirmelerine fırsat tanıma
—
Birbirini tekrarlayan ve çoğu işletmede “sıkıntı” yaratan rutin işlerin (peçete
katlama, nane ayıklama, sebze kurutma vb.), otistiklerce gayet keyifle (otizmde
aynı işin tekrar tekrar yapılıyor olması bireye güven duygusu kazandırır)
yapılıyor olmasından ötürü iş gücü kazanımı
3) Gönüllü / çalışmacı
—
Mesleki anlamda deneyim kazanma
—Hizmet
verdiği grubu sahici bir ortamda destekleme imkânına kavuşma
4) Müşteri
—Farklı
gelişen bireylere bakış açısında değişim
—Farklı
gelişen bireyi algılamada toplumsal bir bilinç kazandırma
D-HEDEF
Farklı
gelişen birey içerisinde bulunduğu sosyal çevreden etkilenmekte ve aynı zamanda
bu çevreyi etkilemektedir. Yeni bir ortama girdiğinde karşılaşacağı sosyal
çevre ve yeni insanlar öncelikle farklı gelişen üzerinde bir etki yaratacaktır
ve karşı bir etki oluşacaktır. Karşılıklı bu etkileşim her iki taraf için de
düzenlenmesi ve kontrol edilmesi gereken bir süreci kapsamaktadır. Bu noktada
süreç yönetimi orada bulunan uzman tarafından model olma şeklinde
yapılmaktadır.
Gönüllü
/ çalışmacı hem tarafların ilişki kurmasında hem de planlanan görevin uygulanışında
model olma rolünü üstlenir.
—
Farklı gelişen bireyin ve personelin bir model ya da desteğe ihtiyaç duymadan
birlikte çalışabilmeleri ve bu açıdan gönüllünün tampon görevi yapmaktan
çekilmesi ve 2 tarafın (farklı gelişen birey ve iş yeri çalışanları) iletişim
kurması hedeflenmektedir.
—
Sosyal ilişkinin sınırlı olduğu arka plan görevlerden (mutfak, peçete katlama
vb.) daha geniş bir sosyal çevre ile ilişkiyi gerektiren ön plan görevlere
(garsonluk vb.)dâhil olunması ve böylece dâhil olunan sosyal çevrenin
genişletilmesi.
—
Her farklı gelişen bireyin farklı zamanlarda farklı iş yerlerinde çalışması
personelin her birinin farklı olduğunu algılamasına ve yaklaşımını buna göre
ayarlamasına neden olacaktır. Bu rotasyonun sonunda her bir farklı bireyin
devamlı bir işinin ve iş yerinin olması hedeflenmektedir. Personele karşı olan
tutum aslında uygulamalı bir eğitim sürecini de kapsamaktadır ve bu durumun
dolaylı olarak farklı gelişen bireyin gelişimini etkilemesi hedeflenmektedir.
E-SÜREÇ
1)
İş yerinin seçimi; süreçte yer almak isteyen iş yeri ile ön görüşme yaparak
amaç-hedef ve misyonun açıklanması
2)
İş yerinde çalışacak farklı gelişen bireyin seçilmesi
3)Gönüllünün
/ çalışmacının seçimi
4)
Oryantasyon; Yapılacak muhtemel görevlerin çalışma ortamında farklı gelişen
bireye tanıtılması ve birlikte ön çalışma yapılması
5)
İş yeri çalışanları ile ön görüşme yapılması; ön görüşme programın
uygulanmasından, denetiminden ve değerlendirmesinden sorumlu olan kişilerce
gerçekleştirilir. Amaç, hedef ve misyon açıklanarak karşılıklı beklentiler
hakkında görüşülür.
6)
Çalışma gün ve saatinin belirlenmesi
7)
Farklı gelişen bireyin ve gönüllünün / çalışmacının iş yeri çalışanları ile
karşılaşması, işin tanıtımı
8)Daha
önceden belirlenmiş sürelerle iş yeri çalışanları (ayda bir) ve iş yeri sahibi
(3 ayda bir) ile ara değerlendirmelerin yapılması
9)
Yapılandırılmış formlar aracılığı ile iş yeri çalışanlarından geri bildirim
raporlarının sağlanması
10)
İzleme ve değerlendirme çalışmaları ve yaygınlaşma projelerine yönelim.
Kaynaklar:
Bunt,I.
”Music
Therapy:An Art Beyond Words,New York”London Routledge ,1994
Dinç,G.K.:, Toplum İçinde Yaşamak Herkesin Hakkı .Böl.:3.Karika
2010.
Eracar,N.:
Farklı Gelişen Çocukların Aileleriyle
Eğitim/Sağaltım çalışmaları. Kitap:Farklı Gelişen Çocuklar,Ed. Kulaksızoğlu,A.Epsilon.
Yay. 2003.
Eracar,
N.: Türkiye’de Zihinsel ve Sosyal Sorun Yaşayan Kişilerin
ve Ailelerin Ailr Sistemi Düzeyinde Deneyimleri ve İhtiyaçları. Kitap:Toplum
İçinde Yaşamak Herkesin Hakkı.Böl.2, S.40.RUSİHAK,RuhSağlığı İnsan hakları
Girişimi Karika Matbaaacılık,2010
Eracar,N.: Otizm Nasıl Bir Şey? . Kitap: Biraz yer Açar
mısınız. Böl.3 Beyaz Yayınları,1999
Klein,
M..; Çocukların Zihinsel
Gelişiminde Cinsel Aydınlatmanın Ve Otoritenin Gevşemesinin Etkisi 1921.
Kitap:Sevgi, Suçluluk ve Onarım..Derleyen:Habip B.
Moreno,
J.L.,;Gruppenpsychotherapy
und Psychodrama, 2.Auflage, Georg Tieme Verlag Stuttgart, 1973
Winnicott,D.W.;Playing
and Reality . Oyun ve Gerçeklik. Çev.;Tuncay Birkan Metis Yay. 3. basım.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder