2 Nisan 2014 Çarşamba

Ergen ve Yetişkin Otistiklerin Toplumla Bütünleşmesinde Sanatın Kullanılabilirliği

Ergen ve Yetişkin Otistiklerin Toplumla Bütünleşmesinde Sanatın Kullanılabilirliği

Yrd.Doç.Dr.Nevin Eracar, 2010.

Giriş ve Tanımlamalar:

                Bu geniş ve ayrıntılı konuyu elden gelebilecek en derli toplu biçimde ortaya koyabilmek için önce şu sorulardan yola çıkmayı tercih etmeliyiz;

Toplumla bütünleşme ihtiyacı nedir, ne anlama gelir?

          Neden bütünleşme kavramı? Bütünleşememe nedendir?
(önyargı, etiketleme, ayrımcılık, stigma süreçlerinin bu alandaki sorunsala katkıları doğrudan bu başlığın konuları olmamakla birlikte Türkiye’de yürütülmeye çalışılan projelerin karşılaştığı engelleri ifade etmesi bakımından önemlidir.)
          Sorumluluk kim(ler)dedir? Profesyoneller mi,  aileler mi?
Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında belki en fazla farklılık; sözü edilen kesimlerin , engelli bireyler ve ailelerinin, vermek zorunda kaldıkları yaşamsal mücadeledir. Gelişmiş olarak kabul ettiğimiz ülkelerde engelli kapsamına giren tüm bireylerin sağlık, eğitim ve yaşam güvenceleri sağlık sistemi içerisinde giderilmektedir.(Dinç,2010)  Ülkemizde ise doğumundan başlayarak aile asıl sorumlu olmak zorundadır. Bu durum, ailenin de tükenmesine ve sürecin daha da karmaşık bir hal almasına yol açmaktadır.
Konuya genel çerçeveden baktığımızda engellinin ve özellikle de bu günkü konuşmanın kapsamına giren otistiklerin toplumla bütünleşme sorunu hangi ihtiyaçların karşılanamadığını ve bunun ne tür bir işleyiş dinamiğinden kaynaklandığını görmekte yarar vardır.
Bilinen en eski zamandan bu yana insan denen canlı bir sosyal çevre içine doğar. Bu çevrenin kendini var etmek ve varlığını sürdürebilmek adına koyduğu kuralları, normları öğrenir ve kendini sosyal çevresiyle bir arada yaşayabilmek ve bu çevre tarafından kabul edilmek için programlar. Modern topluma bakıldığında bu ilk sosyal çevre ailedir. Ardından yakın çevresi gelir ve giderek toplum içinde var olabileceği bir insan haline dönüşmeye başlar. Toplumun normlarını, kurallarını aile vasıtası ile öğrenmeye başlayan birey kendini bağımsız olarak yaşayabileceği bir canlı haline getirir. Böylece daha ilk başta toplumu kabul etmiş olur ve toplumdan da kabul bekler. Kişi, varlığını sürdürebilmek adına devamlı olarak toplumla iç içe olma çabasındadır.
Bu süreç, normal gelişim gösteren her bireyde aşağı yukarı benzer örüntülerle vuku bulmakla birlikte, gelişimin normal kabul edilen ölçütlerden sapması sonucu sekteye uğrar. Bu noktada karşımıza çıkan ve bu konuşma içeriğini de kapsayan  entegrasyon kavramı her bireyin kendi imkanlarına göre kendini dahil edebileceği sosyal süreçler sağlaması açısından değerlidir. Entegrasyon, var oluşu “normal” ya da “farklı” olsun karşılıklı olarak birbirini kabul etme, birlikte yaşayabilme durumudur. Buradaki temel prensip farklılığın göz ardı edilmesi değil bu farklılığa rağmen birlikte yaşanabilmesi ve insana özgü değerlerin paylaşılabilmesidir.

Otistiklerin toplumla bütünleşmesinde sorun nasıl tanımlanabilir,  eksik olan nedir?

Farklı gelişen, bu süreci yaşayanları (aile, yakın çevre) öncelikle toplumun nasıl bir çocuk yetiştirilmesi gerektiği konusunda kafasında oluşturmuş olduğu genel yargıyı sarsarak etkiler. Ardından farklı bir sürece girilir. Hiç bilinmeyen ve ışık gözükmeyen bir alanda eldekilerde yürümeye çalışılır. Devletin farklı gelişenlerle ilgili politikaları başka bir yol olmadığı ve bu yolda ilerlenmesi gerektiğini süreci yaşayanlara dayatır. Türkiye’de farklı gelişen bireylere yönelik özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri sağlayan kurum ve kuruluşların sayısı her geçen gün artmakla birlikte, bu kurum ve kuruluşların sağladığı hizmetin niteliği tartışılmaktadır. Türkiye’de sosyal devlet bağlamında, farklı gelişen bireylerin eğitimini, sağaltımını, rehabilitasyonunu, yaşam kalitesine etki edecek diğer faktörleri daha çağdaş ve organize bir şekilde destekleyecek sosyal kurumlara şiddetli bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır.
Sosyal gelişimi desteklenen birey diğer gelişim alanlarında potansiyelini daha iyi kullanır gerçeğinden yola çıkacak olursak, sosyal gelişimi eldeki verilerle desteklenemeyen farklı gelişen bireyin diğer gelişim alanlarında da ilerlemesinin eksik kalacağı söylenebilir. Ülkemizde yaşanan durum budur; mevcut eğitim politikası sosyal gelişimi desteklememekte hatta bunu gereksiz bulmaktadır. Böylece engelli kapsamında eğitim alanların herhangi bir alandaki potansiyeli  açığa çıkıp bir ürüne dönüşmeden yok edilir. (Eracar, 2010)
İnsan eylemde bulunmazsa hasta olur. (Moreno,1973,) Toplum içindeki varlığı bir takım politika ve yaptırımlara bağlı olan farklı gelişen bireyler bu koşullarda kaliteli yaşam haklarını giderek kaybetmeye ve eve kapanmaya başlarlar. Burada değinilmesi gerekli önemli bir nokta Türkiye’de farklı gelişenlerin bir anlamda toplumun içine olmalarını sağlayan eğitim süreçlerinin ergenlik döneminde sona erdiği gerçeğidir. Farklı gelişim özellikleri gösteren çocuk ve gençler, ergenlik dönemi ile birlikte farklılık düzeylerinin ağırlığı oranında  eve kapanmakta ve giderek daha eylemsiz ve daha hasta hale gelmektedir. Herhangi bir eylemde bulunmamak, dolayısıyla özne olmamak farklı gelişen bireyi hatta ailesini nesneleştirmekte ve dışarıdan gelen her türlü uyarıcıya maruz bırakmaktadır. Üretim sürecinin dışında kalma durumu hastalığın bir sonucu olarak görülürken, hastalığı da tetikleyen ve seyrini hızlandıran bir durum haline gelmektedir.(Eracar, 2003)
Birlikte yaşama koşullarını yaratmak ve sürdürmek doğal haklar ve adalet kavramları içeriğinde devlet ve organlarının yükümlülüğüdür. Anayasal haklar da bu gerçeği tanımlamaktadır. Ancak burda öyle haklardan söz ediyoruz ki, kabul, uygulama ve sürdürülebilirlik için yeterli olamıyor. Otizm ve benzeri gelişim farklılıkları hakkında bilgi ve deneyim yetersizlikleri bu hizmetlerin nasıl üretilebileceği,nasıl yaygınlaşabileceği hakkında plan ve projeler hazırlamayı, denemeyi, izlemeyi, değerlendirme ve yeniden düzenlemeleri gerektiriyor. Yetki mercilerine ulaşımda taleplerin, çözümleri de önerecek içerikte olması akılcı bir yoldur. Öncelikle pilot uygulamaların ve proje temelli çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Çözüm Önerileri;
Ne yapılabilir? Nasıl yapılabilir? Neden böyle projelere ihtiyaç duyulur?
       
Farklı gelişen bireyler için kurulan devlet destekli iş okulları yetişkinlerin üretim sürecinde yer almaları gerçeğinin kabul edilmiş olduğunu bizlere göstermektedir. Ancak bu kurumlar niteliksel ve niceliksel olarak çok yetersizdir. Farklı gelişen bireyin üretim sürecinde yer alması özel bir oryantasyon sürecini ve bunun devamlı takibini gerektirmektedir.

Üretim sürecinde yer almanın, hem farklı gelişen birey, hem farklı gelişen bireyin yakın çevresi, hem de toplumun diğer bireyleri açısından bir farklılık yaratacağı ve bu farklılığın entegrasyon kavramının içinin doldurulmasında çok büyük etkisinin olacağı tartışılmaz. Burada önerilen, bir bakıma toplum temelli ruh sağlığı hizmet projelerini de ilgilendiren bir bakış açısını içermektedir. Büyük değişimler için üretilen düşünce ve planlamaların  küçük ölçekli uygulamalarla desteklenmesi gerekir.
Bu gereksinimden hareketle  nelerin nasıl projelendirilebileceğine göz atmak istersek odaklanmamız gereken nokta; engelli ve/ya otistiğin baştan itibaren sosyal ve duygusal gelişim açısından nasıl ele alınması gerektiğidir.

Ergen ve Yetişkin Otistiklerin Toplumla Bütünleşmesinde Sanatın Kullanılabilirliği:
Nedir sanat? Sanatla çalışmak nasıl bir şeydir? Sanat terapisi/Art terapi/sanatla tedavi! Hangisi tam olarak tanımlamaktadır?
Öncelikle sanatın insanları buluşturan bir ortam yaratabildiğini hatılamakla başlayalım. Kimi zaman tanımadığınız insanlarla birlikte şarkı söyleyebilirsiniz. Bir tablo önünde ressamla ilişkiye geçebilirsiniz, çağlar önce yaşamış olsa bile…Bir şiir, sizi tanışmadığınız duygularla buluşturabilir.Kısaca sanat, ortak bir dil yaratır. Bütün dilleri içinde barındıran bir gücü vardır. Sanat yapıtları sözlerin olmadığı, olamadığı yerlerde öyle çok şeyi simgelerler ki, bazen sözlü dile gerek bile kalmayabilir.(Bunt, 1994)
Otistiklerin ve diğer farklı gelişenlerin eğitim ve tedavisinde ilişki temelli yaklaşımların dayandığı ilkeler açısından düşündüğümüzde sanat ve sanatsal unsurların kullanıldığı çalışmalar oldukça verimli gelişmektedir.(Eracar,2003, 1999, Alvin, 1988, Gaston,1968).


Sanat terapisi ve sanatla çalışma geçiş alanı ve geçiş yaşantılarına izin veren bir ortam ve olanak hazırlar.
Winnicott, sanat ve yaratıcılığın gelişimini anne çocuk arasındaki ilişki sürecine dayandırır. Anne çocuk ilişkisi, yaşamın ilk anlarından başlayarak gelişimin  asıl zeminini hazırlar.(Winnicott, 2010) Çocuğun daha sonraki nesne ilişkilerini inşa edecek olan bu dönem karşılıklı bir etkileşim sürecini içerir ve çeşitli evrelerden geçer.(.Klein,1921). Winnicott bu sürecin geliştiği alana geçiş alanı adını vermektedir. Geçiş alanı  çocuğun kendi öznel deneyimlerini biriktirdiği yaşantılara izin veren bir alandır  ve ileriki zamanlarda diğer insanlarla kuracağı ilişkilere giden yoldur. Geçiş alanı geçiş yaşantıları ve geçiş nesneleri, kişinin yaratıcı yönünün  gelişimine de olanak hazırlar. Sanat terapisi, hasta ile terapist arasında geçiş alanı/nesneleri/yaşantıları yaratma şansı sağlar.
Yaşamın ilk yıllarında hatta ilk aylarında başlayan otistik bozuklukta sosyal-duygusal gelişim ve buna bağlı olarak dil gelişimi kısıtlı kalmaktadır ( Eracar,1999)Sanat terapisi özellikle sözlü iletişimin kurulamadığı otistik süreçler için değerli bir çalışma ve gelişim fırsatı yaratır. Sanatsal unsurlar aracılığıyla kurulan ilişki, bir yandan iç dünyanın dışavurumu için simgeleştirici bir yol açarken, diğer yandan eylemde bulunma cesaretini yaratan güven verici bir ilişkiye izin vermektedir. Sanatla çalışmalarda kendi arzusu ile katıldığı eylemler, yapabilirlik gücünü kazandıran birçok beceri ile zenginleştirilir.
Otistik birey ve terapist arasındaki ilişki, bu ilişkinin nasıl kurulduğu ve neleri içerdiği,
(Burada Otistikler Derneği ve Aura Psikoterapi , Sanatla tedavi ve Eğitim Merkezi’nin ortaklaşa yürüttükleri proje uygulamalarından söz edeceğiz)
Otistikler Derneği 2008’den bu yana sürdürmekte olduğu projeye göz atmak yaralı olabilir. Sözü geçen projede dernek;  anlaşmalı olunan iş yerlerinde farklı gelişen bireylerin istihdamına yönelik bir program yürütmektedir. (www.otistiklerdernegi.org.tr)

1-Kuramsal Yönelim: Bu çalışmaları yürüten eğitimciler ve terapistlerin  psikodinamik çalışma ilkeleriyle yetişmiş kimseler olması gerekir. Öğrencilere ve/ya hastalarına duygusal tepkilerle yönelmezler.  Ortaya çıkan sonuçlar profesyonel bir vizyon ve formasyon içinde değerlendirilir.  Kişisel duygu dalgalanmalarından korunmaları ve mesleki tükenmeye karşı düzenli süpervizyonla desteklenmeleri sağlanır. Düzenli aralıklarla yapılan eğitimci-terapist süpervizyonları çalışmacılar arasındaki ilişkileri de düzenlemek ve sağaltmak amaçlıdır Yine düzenli aralıklarla aileler ele alınır. Çalışmacıların da katıldığı bu oturumlar otistikler üzerinden yaşanan etkileşimin gelişimi besleyici öğeler taşıması amaçlıdır. Bu çalışmalar geleneksel eğitim formatı ile değil sağaltım / terapi formatı içinde gerçekleşir. Dıştan içe görev yükleyici değil, içsel olanın dışa aktarımı düzenekleri ile işler.
2-Ortam ve nesneler araç, esas olan ilişkidir: Sanatsal unsuırların yer aldığı ortamlar spontan uyaranlar olarak kabul edilir. Ekip içinde yer alan çalışmacılar terpötik amaçlı çalışmalarda özel yönergeler vermezler. Otistiğin kendiliğinden yöneldiği eylemleri yorumlar veya gerektiğinde destekleyerek katılırlar. Eğitsel hedefler söz konusu olduğunda kazandırılması hedeflenen becerilerin benzeri olan eylemler ve oyunlarla çalışılır. Hangi amaçla çalışıldığı kadar nasıl çalışıldığı da önemlidir.  Yaratılan ortamda sağlanan beraberlik, otistik çocuk veya gencin toplumda karşılaşacağı sosyal ortamlar için hazırlık sağlayıcı bir alandır. Erken çocukluk döneminde sağlanamamış olan geçiş süreci  bu alanda onarılır. (Winnicott, 2010) Otistiğin birey ve özne olabilme kapasitesini uyarıcı nitelikte kurulan ilişkiler onun dış ortamda, toplumda kurabileceği ilişkiler için başlangıçtır.

Sanatsal üretimle topluma gitmek;

Sanatsal çalışmalar ve sanat terapileri içerisinde satış ve gelir sağlayabilecek değerde eserler dahi üretilebilir. Ortaya çıkan sanat ürünleri sergilenebilir ve hatta sipariş talepleri gelebilir. Gerek estetik değerler, gerekse ekonomik geri dönüşler açısından. bu sunumlar özellikle toplumda kabul görmeyi sağlar ve  otistiklerin toplumla buluşmasında önemli bir işlev görür.
Normal insanların dünyasında alışılmış olan bakış açısı engelli kişinin eksik taraflarını tanımlama yönündedir.Sanatla topluma açılım sürecinde ise; sergilerde yer alan, resim ve heykel işleri, müzik ve tiyatro eserleri aracılığı ile topluma  sunulan ürünler, otizm hakkında yapılmakta olan pek çok çalışmanın farklı bir felsefe ve dünya görüşü içinde algılanmasına yol açar.. Sanat başarısı ile toplumun hayranlığını kazanmak, farklılıklarıyla ve özgünlüğüyle saygı  görmek şansını sağlar. Olduğu gibi kabul ve üstün yönlerinin alkışlanması kişiyi özne yapan geçiş yaşantılarıdır. Bu yaşantılar otistiğin olabildiğince özne olması ve bireyleşip ayrışması sürecine katkı sağlar. Esasen, birey olamadan da topluma katılmak mümkün değildir…

Sanatla çalışma ve sanat terapileri aynı zamanda pratik eylemlerin kazanılması için de işlevsel bir alan açar. Seramik çamuru ile yaptığı eylemler, mutfak işleri için beceri kazanmasını sağlar. Sınırlar içindeki bir alanı boyamak, dikkatini organize etmeye yönlendirir. Ritm çalışmaları otistiğin yıllarca içine birikmiş olan öfkesini agresyona dönüştürmeden dışa vurmasını sağlar. Kendi arzusu ile katıldığı bu çalışmalar giderek özne olma yönünde sağlayacağı güven ilişkisi için gereklidir. Herhangi bir iş yerinde yönerge almayı, verilen işi kendi kapasitesi çerçevesinde organize bir şekilde yapabilmeyi, ortamdaki diğer insanlardan korkmamasını sağlayacaktır. Tabi ki bu tür çalışmaların projelendirilmesi önemlidir. Zira otizmin nasıl bir dünya olduğunu bilmeyen normal insanlar onunla ilişki kurmada istemeyerek de olsa yanlış ve korkak davranabilirler. Korku, onun güven duygusu için zararlı bir etki yapar.(Eracar, 1999)

Çözüm Önerileri;
Ne yapılabilir? Nasıl yapılabilir? Neden böyle bir projeye ihtiyaç  vardır?

Farklı gelişen bireyler için kurulan devlet destekli iş okulları yetişkinlerin üretim sürecinde yer almaları gerçeğinin kabul edilmiş olduğunu bizlere göstermektedir. Ancak bu kurumlar niteliksel ve niceliksel olarak çok yetersizdir. Farklı gelişen bireyin üretim sürecinde yer alması özel bir oryantasyon sürecini ve bunun devamlı takibini gerektirmektedir.

Üretim sürecinde yer almanın, hem farklı gelişen birey, hem farklı gelişen bireyin yakın çevresi, hem de toplumun diğer bireyleri açısından bir farklılık yaratacağı ve bu farklılığın entegrasyon kavramının içinin doldurulmasında çok büyük etkisinin olacağı tartışılmaz. Büyük değişimler için öncelikle o büyüğü meydana çıkaran küçük ölçekte adımların atılması  gereklidir.

Bu gereksinimden hareketle Otistikler Derneği 2009 haziran ayında başalyarak devam eden anlaşmalı  iş yerlerinde farklı gelişen bireylerin istihdamına yönelik bir program yürütmektedir. Programın detayları aşağıda yer almaktadır.


FARKLI GELİŞEN BİREYLERE YÖNELİK MESLEK KAZANDIRMA PROGRAMI

A – PROGRAMIN TANIMLANMASI

Program, farklı gelişen bireylerin anlaşmalı olunan iş yerlerinde, iş yeri çalışanları ile birlikte bir çalışma ortamını paylaşmaları ve kendileri için uygun olan işleri yaparak üretim sürecine katılmaları şeklindedir.

B- PROGRAM TARAFLARININ TANIMLANMASI

1) Farklı gelişen birey; Doğuştan ya da daha sonra oluşan herhangi bir nedenle, gelişim alanlarından (dil gelişimi, sosyal gelişim, motor gelişim, bilişsel gelişim) herhangi birinin ya da bir kaçının normal kabul edilen seyirde gelişmediği kişi

2) İş yeri çalışanları; Anlaşmalı olan iş yerlerinde çalışan kişiler.

3) Gönüllü / Çalışmacı; Farklı gelişen bireylerin tedavi / eğitim sürecinde yer alan ruh sağlığı profesyonelleri.

4) Müşteri; İş yerinin hizmet ürettiği kişi

C-İHTİYAÇ

Aşağıda tarafların ihtiyaçları ayrı ayrı ele alınacaktır.

1) Farklı Gelişen Birey

Aşağıda yer alan tüm maddeler gelişimsel anlamda farklılık gösteren bireylerin toplum içinde yer alabilmelerinin ve farklılıklarına rağmen normal süreci yaşayabilmelerinin gerekliliği sonucu ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyaçlar yerine getirildiğinde farklı gelişenin sosyal anlamda gelişeceği varsayılmaktadır / düşünülmektedir.

—İşe yararlılık, özne olma, benlik gelişimine katkı
—Rutinden farklı/ sahici bir sosyal çevre ile karşılaşma, etkileşim ve buna uyum    sağlama / bütünleşme süreci
—Üretim sürecine katılım (toplumsal iş bölümü alanında yetişkin kişi olarak yer alma)

2) İş yeri çalışanları

İş yeri çalışanları rutinin dışında bir durumla karşı karşıya kaldıklarından ötürü öncelikle bu duruma yönelik yeni bir bakış açısı geliştireceklerdir. Bunu geliştirmeleri aynı toplumda yaşadıkları farklı bireyleri kabul etmeleri ve kendi çevreleriyle de olsa bir farkındalık geliştirmeleri açısından bir ihtiyaç olarak kabul edilmektedir.

—Farklı gelişen bireylere bakış açısında değişim
—Farklı gelişen bireyi algılamada toplumsal bir bilinç kazandırma
— Olduğu gibi kabul edebilme / demokratikleşme adımı
—Toplumda bireylerin / kurumların “Sosyal sorumluluk” bilinci ile yeni bir varoluş biçimi geliştirmelerine fırsat tanıma
— Birbirini tekrarlayan ve çoğu işletmede “sıkıntı” yaratan rutin işlerin (peçete katlama, nane ayıklama, sebze kurutma vb.), otistiklerce gayet keyifle (otizmde aynı işin tekrar tekrar yapılıyor olması bireye güven duygusu kazandırır) yapılıyor olmasından ötürü iş gücü kazanımı

3) Gönüllü / çalışmacı
— Mesleki anlamda deneyim kazanma
—Hizmet verdiği grubu sahici bir ortamda destekleme imkânına kavuşma

4) Müşteri
—Farklı gelişen bireylere bakış açısında değişim
—Farklı gelişen bireyi algılamada toplumsal bir bilinç kazandırma

D-HEDEF

Farklı gelişen birey içerisinde bulunduğu sosyal çevreden etkilenmekte ve aynı zamanda bu çevreyi etkilemektedir. Yeni bir ortama girdiğinde karşılaşacağı sosyal çevre ve yeni insanlar öncelikle farklı gelişen üzerinde bir etki yaratacaktır ve karşı bir etki oluşacaktır. Karşılıklı bu etkileşim her iki taraf için de düzenlenmesi ve kontrol edilmesi gereken bir süreci kapsamaktadır. Bu noktada süreç yönetimi orada bulunan uzman tarafından model olma şeklinde yapılmaktadır.
Gönüllü / çalışmacı hem tarafların ilişki kurmasında hem de planlanan görevin uygulanışında model olma rolünü üstlenir.

— Farklı gelişen bireyin ve personelin bir model ya da desteğe ihtiyaç duymadan birlikte çalışabilmeleri ve bu açıdan gönüllünün tampon görevi yapmaktan çekilmesi ve 2 tarafın (farklı gelişen birey ve iş yeri çalışanları) iletişim kurması hedeflenmektedir.

— Sosyal ilişkinin sınırlı olduğu arka plan görevlerden (mutfak, peçete katlama vb.) daha geniş bir sosyal çevre ile ilişkiyi gerektiren ön plan görevlere (garsonluk vb.)dâhil olunması ve böylece dâhil olunan sosyal çevrenin genişletilmesi.

— Her farklı gelişen bireyin farklı zamanlarda farklı iş yerlerinde çalışması personelin her birinin farklı olduğunu algılamasına ve yaklaşımını buna göre ayarlamasına neden olacaktır. Bu rotasyonun sonunda her bir farklı bireyin devamlı bir işinin ve iş yerinin olması hedeflenmektedir. Personele karşı olan tutum aslında uygulamalı bir eğitim sürecini de kapsamaktadır ve bu durumun dolaylı olarak farklı gelişen bireyin gelişimini etkilemesi hedeflenmektedir.


E-SÜREÇ

1) İş yerinin seçimi; süreçte yer almak isteyen iş yeri ile ön görüşme yaparak amaç-hedef ve misyonun açıklanması

2) İş yerinde çalışacak farklı gelişen bireyin seçilmesi

3)Gönüllünün / çalışmacının seçimi

4) Oryantasyon; Yapılacak muhtemel görevlerin çalışma ortamında farklı gelişen bireye tanıtılması ve birlikte ön çalışma yapılması

5) İş yeri çalışanları ile ön görüşme yapılması; ön görüşme programın uygulanmasından, denetiminden ve değerlendirmesinden sorumlu olan kişilerce gerçekleştirilir. Amaç, hedef ve misyon açıklanarak karşılıklı beklentiler hakkında görüşülür.

6) Çalışma gün ve saatinin belirlenmesi

7) Farklı gelişen bireyin ve gönüllünün / çalışmacının iş yeri çalışanları ile karşılaşması, işin tanıtımı

8)Daha önceden belirlenmiş sürelerle iş yeri çalışanları (ayda bir) ve iş yeri sahibi (3 ayda bir) ile ara değerlendirmelerin yapılması

9) Yapılandırılmış formlar aracılığı ile iş yeri çalışanlarından geri bildirim raporlarının sağlanması

10) İzleme ve değerlendirme çalışmaları ve yaygınlaşma projelerine yönelim.
               
Kaynaklar:
Bunt,I. ”Music Therapy:An Art Beyond Words,New York”London Routledge ,1994
Dinç,G.K.:, Toplum İçinde Yaşamak Herkesin Hakkı .Böl.:3.Karika 2010.
Eracar,N.: Farklı Gelişen Çocukların Aileleriyle Eğitim/Sağaltım çalışmaları. Kitap:Farklı Gelişen Çocuklar,Ed. Kulaksızoğlu,A.Epsilon. Yay. 2003.
Eracar, N.: Türkiye’de Zihinsel ve Sosyal Sorun Yaşayan Kişilerin ve Ailelerin Ailr Sistemi Düzeyinde Deneyimleri ve İhtiyaçları. Kitap:Toplum İçinde Yaşamak Herkesin Hakkı.Böl.2, S.40.RUSİHAK,RuhSağlığı İnsan hakları Girişimi Karika Matbaaacılık,2010
Eracar,N.: Otizm Nasıl Bir Şey? . Kitap: Biraz yer Açar mısınız. Böl.3 Beyaz Yayınları,1999
Klein, M..; Çocukların Zihinsel Gelişiminde Cinsel Aydınlatmanın Ve Otoritenin Gevşemesinin Etkisi 1921. Kitap:Sevgi, Suçluluk ve Onarım..Derleyen:Habip B.
Moreno, J.L.,;Gruppenpsychotherapy und Psychodrama, 2.Auflage, Georg Tieme Verlag Stuttgart, 1973
Winnicott,D.W.;Playing and Reality . Oyun ve Gerçeklik. Çev.;Tuncay Birkan Metis Yay. 3. basım.2010




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder